ACILI BİR KADININ YAKARIŞI
N’OLUR…
Aziz Francis’in Duası
Tanrım, huzurunun tertemiz bir kanalı olayım
Nefret olan yerde, sevgi tohumları ekeyim
Tüm kötülükleri bağışlayabileyim
Uyumsuzluk olan yerde, ahengi yaratayım
Tüm yanılgılara gerçeği taşıyayım
Şüphe olan yere imanı
Umutsuzluklara umudu getireyim
Tüm karanlıklara ışığı
Üzüntülere neşeyi doğurayım.
Yüce Tanrım;
Teselli bulabilmek için değil, verebilmek için uğraşayım.
Beni anlamasalar da, ben onları anlayayım.
Sevilmeyi beklemeden tüm ruhumla sevebileyim.
Çünkü ancak kendimizi unuttuğumuzda, hatırlayabiliriz.
Affettiğimizde, biz affediliriz.
Ve ancak öldüğümüzde, Sonsuz Yaşama doğabiliriz.
Ve öyledir…
Amin…
Dua etmek Tanrı’ya yaklaşmanın, O’nunla güçlü iletişim kurmanın en etkili yollarından biridir. Kuşkusuz ki bu duanın bu kadar etkili olmasının nedeni, Fransis’in duygularını, yüreğini Tanrı’ya içtenlikle, samimiyetle açmasıdır.
Sizce duanın içten ve samimi olmasının önemi nedir? Biraz konuşalım.
HANNA′NIN YAKARIŞI
Kutsal Kitap’taki güçlü yakarışlardan biri de Hanna’ya aittir. Şimdi 1. Samuel 1. bölüm, 9’dan 20’ye kadar sesli okuyalım, okumamız bitince buradan devam edelim.
Hanna’nın yüreğinde duyduğu acı okuduğumuz kısımda açıkça ifade edilmiştir: “Hanna gönlü buruk, acı acı ağlayarak RAB’be yakardı.” Bu duayı bu kadar güçlü bir yakarış haline getiren, Hanna’nın içinde bulunduğu durumdu, hissettiği çaresizlikti. Hanna kimse tarafından anlaşılmadığını, hatta kocasının bile kendisini anlamadığının farkındaydı. RAB’be sığınmaktan başka çaresi yoktu, çünkü rahmini kapatan RAB’bin kendisiydi ve açabilecek olan da yine O’ydu. Mezmurlar 145:18-19’da şöyle denir: “Tanrı kendisine yakaran, içtenlikle yakaran herkese yakındır. Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların, feryatlarını işitir, onları kurtarır.”
Soru: Sizin hayatınızda da böyle çaresizce ettiğiniz dualarınız olmuştur. Bu konuda Rab’den aldığınız cevapları paylaşabilir misiniz?
Hanna çocuk sahibi olmayı öylesine istiyordu ki, sahip olacağı çocuğu Rab’be adayacağını söyleyerek RAB’be sadakatini gösterdi. Hanna dua ederken Tanrı’ya öylesine odaklanmıştı, O’nunla öyle derin bir iletişimdeydi ki Hanna yakarışını sürdürürken onu gözleyen ve sadece dudaklarının kımıldayışını gören Eli onu sarhoş sandı. Hanna’nın Eli’ye, kendisine yönelttiği bu haksız suçlama karşısında bile nasıl saygıyla cevap verdiğini 15. ayette görüyoruz.
Yüreğimiz irademizin, zihnimizin, duygularımızın merkezidir. Hatta Kutsal Kitap yaşamın yürekten kaynaklandığını söyler (Özd. 4:23). Yüreğimizle hissederiz, zihnimizde düşündüğümüzü yüreğimizin onayından geçiririz, yürekten dua ederiz, seviniriz, kederleniriz, güveniriz ya da kuşku duyarız... Hanna’nın yüreğinden de acıları akıyordu. Bu acılar içindeyken RAB’be yönelmişti ve içini O’na döküyordu, çünkü Tanrı’nın sıkıntılarıyla ilgileneceğini biliyordu. Kahin Eli’den işittiği sözlerle Tanrı’dan bir esenlik alarak evine döndü (18 ve 19. ayet).
Soru: Dua ederken, Hanna gibi tüm yüreğinizle RAB’be yönebiliyor musunuz?
Hanna’nın bu gerçek ve içten yakarışı Tanrı’nın huzuruna erişti ve kabul gördü. “Zamanı gelince Hanna gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu.” Bu cümle Tanrı’nın duaları cevaplama zamanı hakkında bize fikir verir. Zaman Hanna’nın istediği zaman değildi, Tanrı’nın zamanıydı. Bizler beklemeyi sevmiyoruz belki de, dualarımıza hemen cevap bulmak istiyoruz ama Tanrı’nın zamanı ile bizim zamanımız farklı olabilir. Buradaki ayetlerden Hanna’nın yakarışını uzun süre devam ettirdiğini anlayabiliriz… Tanrı, kendisinin isteğine uygun olarak, gayretle edilen duaya kayıtsız kalmaz.
HAYATIN İÇİNDEN
Bu bölümde, geçen hafta okuduğumuz hayat öyküsünün devamında neler yaşandığını paylaşacağız. Gerçek bir hayat hikayesinden alıntılanan aşağıdaki metni tanıklık olarak okuyalım:
“Ayrılma kararı aldığımı duyan eşim, evi, arabayı, bankamızdaki parayı; kısacası tüm mal varlığımızı alarak gitti. Bir gün önce her şeyimiz vardı, bir gün sonra hiçbir şeyimiz kalmamıştı.
Sadece bir kırtasiye dükkanı elimde kalmıştı. Akşam sanırım saat 5 sularıydı. Dükkanın kapısını kapattım, masaya oturdum, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Sanırım bir saat kadar ağlamışım; çok çaresiz hissediyordum. Özellikle de oğluma nasıl davranacağımı bilemiyordum. Çok başına buyruk bir çocuktu ve başıboş kalmıştı; karnesi baştan aşağı zayıftı. Onu kesinlikle bir psikologa götürmem gerekiyordu ama onunla ilgilenebilecek, onu sevebilecek, baba eksikliğini tamamlayacak biri lazım diye düşünüyordum.
Hem hüngür hüngür ağlıyor hem de sorguluyordum, kimle konuştuğumu da bilmiyordum. Sonra kalktım, elimi yüzümü yıkadım, dükkanın kapısını açtım. Karşıdan bir bayanın dükkanıma doğru geldiğini gördüm. Fotokopisini çekerken kağıtta yazılanlar dikkatimi çekmişti, “Ne işle meşgulsünüz” diye sordum. Kutsal Kitap’ı öğrettiğini söyledi. Bunun ne demek olduğunu sormamla sohbetimiz başladı. Tanrı’yı öğretiyorum, dedi. Tanrı’nın öğretilebileceği daha önce hiç aklıma gelmemişti. Eşi de pedagogmuş.
Ben kolay kolay kimseyle sorunlarımı paylaşamam ama o anda bu bayana dedim ki, “Biliyor musun çok zor durumdayım. Eşimden ayrılmak üzereyim ve çok zor günler geçiriyorum. Hiç iyi değilim.” Kelimeler adeta ağzımdan dökülüyordu. Eşinin pedagog olması dikkatimi çekmişti. Daha az önce çocuğumla ilgilenebilecek biri olsa keşke diye içten içe yakarmıştım. Nasıl olmuştu da böyle planlamış gibi, benim o dileğimden hemen sonra, bütün sorularıma cevap alacağım şekilde karşıma bu kadın çıkmıştı!
Bir sonraki görüşmemizde bana “Tanrı’yı tanıyor musun?” diye sordu. Soru karşısında şaşırarak, “Tabii ki” dedim. “Nasıl tanıyorsun, Tanrı kimdir, nedir?” diye tekrar sorunca, Tanrı’nın yaratıcı kimliğinden başka bir şey aklıma gelmedi. Çantasından İncil çıkardı. Bu sefer konu İsa’ydı. İncil’i okumaya başladım. Okudukça içim ferahlıyor, coşku, sevinç ve mutlulukla doluyordu.
Hayatım boyunca hiç bu kadar güzel duygu yoğunluğu yaşamamıştım. 14 yaşında İsa filmini izlerken ve “Beş Sevgi Dili”ni okurken duyduğum duygu yoğunluğu, İncil’de tanıdığım İsa ile tamamlandı, sanki zincirlerin halkaları birleşmişti. Artık aradığımı bulmuştum. Meğer yıllarca özlemini çektiğim sevgi İsa Mesih’te saklıymış! Böylelikle hemen iman ettim. Yaklaşık 1-2 ay sonra kızım, ondan sonra da oğlum iman etti. Artık hepimiz Tanrı’yı tanıyoruz.”
Soru 1: Tanıklığını okuduğumuz bu kadının duasına aldığı cevap sizi en çok hangi yönden etkiledi? Biraz konuşalım.
Soru 2: Sizin hayatınızda buna benzer, dualarınıza aldığınız cevaplar var mı? Paylaşır mısınız?
UYGULAMA
Bu hafta aşağıdaki ayetleri görebileceğimiz yerlere yazalım.
Mezmurlar 145:18-19: “Tanrı kendisine yakaran, içtenlikle yakaran herkese yakındır. Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların, feryatlarını işitir, onları kurtarır.”
Matta 7:7-8: “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.”
Şimdi birlikte bir karar verelim. Bu hafta düzenli olarak kendimize bir dua zamanı ayırmaya karar verelim. Bu zamanı tamamen, Tanrı’ya içtenlikle yüreğimizi dökeceğimiz paylaşım zamanı olarak geçirmeyi hedefleyelim.
Lütfen aşağıya bu dua zamanı hakkında vereceğiniz kararı yazın:
Ne zaman yapacağım? (Hangi günlerde ve saatlerde?)
Ne kadar süreyle yapacağım? (15 dakika, yarım saat veya sabah 10 dakika ve gece yatmadan 15 dakika gibi…)
• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.
Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.