KUTSAL KİTAP ÇALIŞMALARI MATTA 18

dummy1

TANRI HALKININ İLİŞKİLERİ (MAT. 18. BÖLÜM)

ÇALIŞMA 10: KİLİSE İÇİ İLİŞKİLER ve DİSİPLİN 2 (Mat. 18:15-20)

KÜSKÜNLERE SERVİS

Bu çalışmada Matta 18:15-20 arasındaki ayetlerden kilise içinde ilişki sorunlarının çözümünü ve bu bağlamda kilise disiplinini çalışacağız.

Aşağıdaki haberi yüksek sesle okuyalım, sonrasındaki soruları aramızda cevaplandıralım.

KÜSKÜNLER ′ÖZÜR DİLEME SERVİSİ′YLE BARIŞIYOR

Eskişehir’de aralarında doktor, mühendis ve memurların da yer aldığı bir gönüllü grubunun sosyal medya aracılığıyla kurduğu "Özür Dileme Servisi"ni 4 ayda 10 binin üzerinde kişi arayarak destek istedi.

Servisin gönüllülerinden …….. AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyal medya üzerinden kurdukları Özür Dileme Servisi′nin haziran ayında hizmete girdiğini söyledi. 

Tamamen ücretsiz hizmet sunduklarını ve amaçlarının aralarında kırgınlık yaşananları barıştırmak olduğunu belirten Güneş, servise beklediklerinin üzerinde talep geldiğini, kimi zaman yoğunluktan dolayı arayanlardan kendilerinin özür dilediklerini anlattı. 

Kendilerini arayan kişiler adına küskün oldukları arkadaş, sevgili, anne, baba, çocuk, akrabasını arayıp özür dilediklerini ya da nasıl olabileceğini söylediklerini ifade eden G., 4 ay önce kurdukları servisin bir iyi gittiğini aktardı. 

http://www.hurriyet.com.tr/kuskunler-ozur-dileme-servisiyle-barisiyor-40259288

Soru 1: Bu servisin olması bile bize ilişki bozukluklarının var olduğunun kanıtıdır. İnsan neden tek başına bir başkasıyla ilişkiyi düzeltmeye razı gelmez? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Kilise içindeki ilişki bozukluğu varsa ne hissediyorsunuz? Böyle bir servise başvurmayı düşünür müsünüz? Düşünürseniz neden? Düşünmezseniz neden? Birlikte cevaplandıralım, sonra konumuza devam ederiz.


İNSANLAR BARIŞMAK İÇİN NEDEN BAYRAMI SEÇER?

Aşağıda bir gazete makalesinden bir parça okuyacaksınız. Makalenin yazarı kültürümüzde barışma hakkında bir tespitte bulunmuş. Bu yazıyı yüksek sesle okuyalım, sonrasındaki soruları birlikte cevaplandıralım.

İNSANLARIN TEMEL İHTİYAÇLARI

İnsanların; dokunmak, bağlanmak veya kabul görmek gibi bazı temel ihtiyaçları vardır.

Bu ihtiyaçlarını karşılamak için de diğer insanlarla ilişki kurar.

Ama bazı insanlar bu ilişkileri kurmakta zorlanır. Neden mi?

Çünkü kendini açmaktan ve duygularını ifade etmekten korkar. Kendisi olarak direkt ilişki kuramaz. Peki sizce neden kuramaz?

Ya yargılanacağını düşünür ya da kabul görecek kadar kendilerini değerli görmez/hissetmez.

Peki, bu durumda ne yapar?

Kendi davranışlarına bir kılıf bulur. Nasıl mı?

İletişim kuramayan bir kişi ise iletişim kurabileceği bir meslek seçer ve reddedilmekten kurtulmuş olur.

Bu şekilde kişilerin kendi kimlikleri zarar görmez.

(Bu arada tabii ki herkes bu stratejiyi kullanmaz. Farklı insanlar farklı stratejiler de kullanır.)

Peki, tüm bunların ‘bayramda barışmakla’ ne ilgisi var?

BAYRAM BİR KILIF MIDIR?

Normal şartlarda barışmak için kişiyi karşınıza alırsınız, üzüldüğünüzü belirtip, özür dilersiniz. Üzüntünüzün kaynağını belirtirken de bazen kendinizle ilgili bir zaafınızı belirtiniz. (“Seni kıskandığım için sana bağırdım” gibi.)

Karşı taraf da özrünüzü kabul eder ve o da üzüntüsünü size belirtir. Peki, duygularınızı ifade etmeyi bilmiyorsanız veya karşıdaki kişinin özrünüzü reddedeceğini düşünüyorsanız, ne olacak?

Risk alamazsınız ve bu sebepten barışamazsınız.

Bu durumda size bir kılıf lazım. İşte bayram bu kılıfı/toplumsal rolü size sunar.

“Bayramda küslük olmaz” veya “Bayramda barışılır” rolleriyle duygularınızı karşınızdaki kişiye ifade etmek zorunda kalmadan, rahatça kendisi ile barışabilirsiniz.

DUYGUYU İFADE ETMEK

Aslında duygularını rahatça ifade edebilen ve reddedilmekten korkmayan insanların, barışmak için bayramı beklemesine gerek yoktur.

Barışmak isteyen, her zaman karşısındaki ile barışabilir. Bayram, duygularını ifade etmekten korkan insanların işini kolaylaştırır. Peki, bu strateji, herkes için geçerli midir?

Tabii ki değildir.

Bazı insanlar inançlarına, geleneklerine, göreneklerine bağlı olduğu için de bayramda barışmayı seçebilir. O da ayrı bir konu.

BİREY OLMAK

Maalesef kültürümüzde çocuklarımıza duygularını ifade etmeyi öğretemediğimiz için, çoğu birey yetişkin olunca kendini açıkça ifade edemez.

Barışmak da kendini ifade etmeyi gerektirdiği için, bu kişiler kolayca barışamaz.

Doğal olarak da bayram gibi zamanlarda ‘risk almadan’ barışmayı seçer.

Bayramda barışmak tabii ki çok güzeldir ama asıl önemli olan insanların ‘kendisi olarak’ her zaman barışabilmesidir.

En güzeli ise asıl sorunlardan kaçmadan (küsmek bir kaçıştır) çatışmaların çıktığı an, barışçıl şekilde var olan sorunları çözebilmektir.

Çocuklara asıl bunlar öğretilmelidir. Ancak o zaman insanlar rollere sığınmadan kendileri olarak mutlu ve anlamlı bir yaşam sürebilir.

Bu yazıda söz edilen kültürel alışkanlığa ait bazı ipuçlarını görüyoruz. Reddedilme korkusu, gurur, kendimizi ifade edemem gibi bazı alışkanlıklar bizi barışma konusunda engelliyor.

Soru 1: Bu engelleri hayatınızda hiç tecrübe ettiniz mi? Siz ya da yakınlarınızda barışma konusunda bu engelleri yaşıyan oldu mu ya da yaşıyor musunuz? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Kilisedeki yaşantınızı düşündüğünüzde, iman ailesindeki kardeşlerle ilişkimizi düzeltmede bu engeller sizi nasıl etkiliyor? Paylaşabilir misiniz?

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ozgur-bolat/insanlar-barismak-icin-neden-bayrami-secer-40223839

ENGELLERİ AŞAN SEVGİ

Tekrar Matta 18:15-20’i yüksek sesle okuyalım. Ayetleri okuduktan sonra aşağıdan öğretiyi okumaya devam edelim ve soruları birlikte cevaplandıralım.

Kardeşlerle sorunsuz bir hayat geçirmek güzel bir düşünce. Ama gerçekte ne yazık ki böyle bir hayat bu dünyada yaşarken mümkün olmuyor. İsa Mesih zaten bunu ön görerek bize sorunun çözümünün süreci hakkında büyük bir anahtar bırakır. İsa Mesih burada çok zor iki şeyden bahsediyor: Suç işleyenin ayağına gitmek ve yaşadığın sorunu kimseyle paylaşmamak.

Yukarıda girişte “özür dileme” servisi ve Özgür Bolat’ın makalesinde yazdığı bayramlarda barışma fırsatlarını yakalama konularından anladığımız gibi, kültürümüzde ilişki düzeltme, ilk adımı atma, biriyle sorunları çözmek oldukça zordur.

Soru: Siz barışmanın kültürümüzde neden zor olduğunu düşünüyorsunuz? Kendi hayatınızdan bir örnek var mı? Anlatır mısınız? Sonra aşağıdan okumamıza devam ederiz.

İsa Mesih’in söylediği şey aslında bizim alışkanlıklarımıza tamamen ters bir şeydir: Biri sana karşı günah işlerse, sen git. Bu hiç toplumun normallerine göre bir davranış değildir. Genellikle suç işleyenin suç işlediği kişiye gitmesi beklenir. “Önce o gelsin” tavrı “masum” taraftan beklenen hem de yadırganmayan bir tutumdur. Ancak İsa Mesih burada o alışkanlığı tamamen tersine çeviriyor. Bu da baştan beri anlattığı “alçakgönüllülük” ve günaha üstün olma düşüncesiyle tam bir uyum içindedir.

Birine suçunu göstermekte, ilişkiyi düzeltmeye çalışmakta çok zorlanıyoruz. Reddedilme korkusu, birinin gözünde “iyi kardeş” olamama duygusu, “ya bana küserse”, “ya benimle artık görüşmezse”, söylediklerimizi kabul etmezse gibi kaygılar bizi ilk adımı atmaktan alıkoyan birkaç sebep.

Matta 5. bölümde buna benzer bir tutumdan bahsedilir: “Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun.” (Mat. 5:23-24) Önce yapacak olan biziz. Diğer kardeşin bize gelmesini beklemeden ona gitme sorumluluğu bizdedir.

Soru: Eğer kardeşinizin size karşı günah işlediğini düşünürseniz kimin önce harekete geçmesini beklersiniz? İlk önce sizin kardeşe gitmesi neden size zor gelir? Birlikte cevaplandıralım, sonra konumuza devam edelim.

Her şeyin iki kişinin arasında kalması insan doğasına en ters düşen tutumdur herhalde. Yaşadığınız mağduriyeti, haksızlığı, problemi bir başkasıyla paylaşma isteği karşı konulmaz bir duygudur. Başka birine anlatmak, bunu sır olarak saklamaya çalışmaktan daha tatmin edici bir şeydir. Oysa bugün sosyal medyanın da hayatımızdaki yerine bağlı olarak iki kişi arasında yaşanan her şeyin ortaya dökülmesi an meselesidir.

İsa Mesih bu günaha karşı olan zaferin amaçladığı sonucunu son cümlede açıklar: Kardeşin seni dinlerse onu kazanmış olursun. Yine aynı bölümde Tanrı’nın kaybolan koyun benzetmesinde açıklanan yüreğinin anladığımız bir cümledir: Kimse kaybolmasın, gitmesin, tam tersine kazanılsın. Odağımız kardeşin bize günah işlemesi değil, bize karşı günah işleyen kardeşi nasıl kazanacağımız olmalıdır. Bu elbette söylenmesi kolay yapılması ise zor bir şeydir.

Ancak bunu yine Tanrı’nın yüreğimize koyduğu Tanrı’nın Ruhu’nun gücüyle yapabiliriz.


SÖYLESEM Mİ SÖYLEMESEM Mİ?

Aşağıda bazı tutumlar okuyacağız. Öncelikle bu tutumların ne kadar genel olduğunu düşünelim. Bu tutumlarla İsa Mesih’in bizden beklediği tutumu karşılaştıralım. Gerçekte ne yapabileceğimizi düşünüp aramızda bunları konuşalım. Örneklerin arkasından gelen soruları da aramızda cevaplayalım.

Ayten ve Selma arasında bir sorun vardır. Ayten, Selma’nın bir yanlış yaptığını düşünmektedir.

Bu günah ya da yanlışlar şunlar olabilir: Sürekli astroloji sitelerine girmek, açık saçık konuşmak, dedikodu yapmak, kişileri eleştirmek vs.

Selma, Ayten’in bunları onaylamadığını biliyordur ve Ayten ile arasını bozmuştur.

Ayten, Selma hakkında düşünürken sırasıyla şunları yapar:

  • Bir telefon gelir, arayan Deniz’dir. Ona canının sıkkın olduğunu, çünkü Selma’nın bir suçu olduğunu, aralarının bozuk olduğunu ve bunu halletmek gerektiğini anlatır.
  • Sosyal medyayı açıp “Bazı insanlar nedense oldukları gibi yaşamıyorlar” yazar.
  • Selma’nın telefonunu çaldırıp kapatır.
  • Selma’nın katılacağı toplantıya katılmaktan vazgeçer.
  • Selma’nın yapacağı bir hizmetten kardeşleri vazgeçirir.

Soru 1: "Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun” (Mat. 18:15) sözüyle karşılaştırdığımızda ne gibi olumsuzluklar görüyorsunuz? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Selma’nın Ayten’e gitmemesinin sebeplerinden bazılarını sıralamaya çalıştık. Bu engellere karşı sizin Kutsal Kitap’ın ve bu çalışmada öğrendiklerimizin ışığında önerebileceğiniz bir çözümü söyler misiniz?

  • Selma, Ayten’e bu hatasını söylediğinde kendisiyle dostluğunu keseceğinden korkar.
  • Ayten’in onu reddedeceğini düşünür.
  • Ayten’e hatasını söylerken doğru bir şekilde ifade edemeyeceğinden korkar.
  • Ayten’in de Selma’nın yaptığı bir şeyi yüzüne vuracağını düşünür.

UYGULAMA

Bir kardeşin bize karşı günahı olduğunu düşündüğünüzde kendi düşüncelerimize, tutum ve davranışlarımıza bakalım.

Ona gitmekte bana engel olan neler var?

  • Onun benimle ilişkisini kesmesinden korkuyor muyum?
  • Doğruyu göstermekten kaçıyor muyum?
  • Yüzleşmekten korkuyor muyum?
  • Beni reddedeceğinden korkuyor muyum?

Kardeşimize gitmediğimizde neler yapıyoruz?

  • Bir başkasıyla o kardeşin günahını paylaşıyor muyum?
  • Ona gitmemek için kendimce haklı sebepler buluyor muyum?
  • Kardeşin gittiği ortamlardan kaçıyor muyum?

Bu gibi düşünceler, tutumlar varsa bizde, öncelikle Rab’be bu konuda değişmek için dua edelim.

Kardeşe gidip doğru bir tutumla ona yardım etmek için gerekli adımları atmak için neler yapabileceğimizi düşünelim.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 
 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18