BENİ DİNLER MİSİN (1)

dummy1

BENİ DİNLER MİSİN (1)

DUYMAK MI DİNLEMEK Mİ?

dummy1

NASIL DİNLİYORUZ?

Aramızdan birkaç kişiyi iki örnek diyalog canlandırmak üzere seçelim. İki kişi karşılıklı sohbete başlasın.

Biri sürekli konuşsun, diğeri sadece sussun. Öbür örnek için de yine iki kişi (aynı kişiler de olabilir, sayı yeterliyse başka kişiler de olabilir) karşılıklı sohbete başlasın. Bu sefer, biri konuşurken diğeri devamlı karşısındakinin cümlelerini tamamlasın.

Böylelikle iki örnek diyalog canlandırmış olduk. Bu diyaloglarla ilgili aşağıdaki soruları birlikte cevaplayalım:

Derdini anlatan kişiyi kim gerçekten dinledi?

Siz birini dinlerken genelde hangi hataya düşüyorsunuz?


KONUŞMAMAK NEDEN DAHA İYİ?

dummy2 Gündelik hayatta birbirimizi nasıl dinlediğimize örnek olan aşağıdaki öyküyü yüksek sesle okuyalım...

Kadın pencereden gelen ışıktan kaçmak için yatağın içinde döndü. Yastığına sarıldı. "Uyanmışsın" dedi yatak odasının kapısına gelen adam. "Sayılır" diye fısıldadı kadın. Sonsuza kadar uyuyabilirdi. Adam içeri girip yatağın kenarına oturdu. "Çay yapabilir misin?"

"Sen suyu koy, birazdan yaparım."

"Canın mı sıkkın?"

Kadın yatağın içinde tekrar dönerek ışığa yöneldi. Işık, bu yatağın bu evin dışında bir yerlerde bir hayatın devam ettiğini hatırlattı ona.

"Yorgunum."

"Şimdi iki saat uyudun ya!"

İç çekerek tekrarladı, "yorgunum".

Adam mutfağa gitti, kadın çaydanlığa su doldurup kibritin yanma sesini dinledi. Sonra adam televizyonu açtı; biri konuşuyordu, ardından stüdyodaki seyirciler gülüyordu. Biraz sonra suyun kaynamasıyla çaydanlık ötmeye başladı.

"Su kaynıyor" diye seslendi adam.

Kadın yastığa daha sıkı sarıldı. Çaydanlık ötmeye devam etti. Yastığı kendine daha da sıkı bastırdı. ′Nolursun şunu kapat." Ötme sesi kesildi. Çok şükür, diye düşündü kadın, çıldırmak üzereydim. Banyoya gidip yüzünü yıkadı. Duş almalıyım, diye düşündü, duş almalıyım ki huzur içinde ağlayayım.

"Hangi çaydan istiyorsun?" diye sordu.

Televizyondan gözlerini ayırmadan "nane çayı" diye cevap verdi. Çayı demledi, iki bardakla yanına oturdu ve gözlerini televizyona dikti. ′Bugün piyango bileti aldım."

"Efendim?" dedi adam pek dikkatini vermeden. Kadın cevap vermedi. "Ne zaman çekiliyor?" "Yarın. İki milyon".

"Onun çoğu vergiye gidiyor. İki milyon kazanacağına inanmıyorsun herhalde değil mi?" Höpürdeterek çayından bir yudum aldı. Höpürdetmesi ne zamandan beri sinirimi bozuyor, diye düşündü kadın. Başlangıçta hiç fark etmemişti bile; zaman geçtikçe fark etmiş, sonra da ona batmaya başlamıştı; şimdiyse onu çileden çıkartıyordu. Zavallı adam, onun suçu değil ki! O her zaman çayını içerken ses çıkartmıştı. Yirmi yıldır ses çıkartıyordu zaten.

"Lütfen içerken öyle ses çıkartma."

Adam birkaç saniye kadına sessizce baktı, ′Cidden de canın sıkkın senin".

"Bunalımdayım."

Adam televizyon izlemeye devam etti. Birkaç dakika sonra stüdyodaki konuklarla birlikte güldü. Neden böyle olmak zorundaydı? Neden her şey bu kadar değişmek zorunda?

"Bir süredir bunalımdayım", diye hem kendine hem de ona hatırlattı.

Program bitti. Boş bardakları lavaboya götürdü. Adam kanalı değiştirirken tekrar yanına oturdu. Deniz kıyısında, bir balıkçı kasabası hakkındaki belgesel vardı kanalda. Ne kadar güzel bir yer, diye düşündü kadın. Orada yaşayabilirim. Tam kasabanın iskelesini göstermek üzereyken adam kanalı değiştirdi. İtiraz edecekti, ama sonra buna bile enerjisi olmadığını fark etti. Bir sigara yaktı.

"Hala bunalımda mısın?" Kadın cevap vermedi. "O zaman seninle konuşmamayı yeğlerim", dedi. "Sen bu haldeyken seninle konuşmamak daha iyi oluyor." "Neden?" "Ne neden?" "Neden benimle konuşmamak daha iyiymiş?" Adam cevap vermedi. Kadın yalvardı neredeyse: "Neden daha iyi olduğunu bilmek istiyorum." "Çünkü beni incitecek şeyler söyleyeceksin."

Zavallı adam, diye düşündü. Korkuyor. Neyse, en azından son zamanlarda birbirlerine söyledikleri en samimi sözlerdi bunlar. İç çekerek ayağa kalktı, bardakları yıkayıp tezgaha koydu. Dolabı açıp evde un olup olmadığını kontrol etti.

"Limonlu kurabiye yapmamı ister misin?"

"Harika olur", dedi adam gülümseyerek.

Öykünün ışığında bu sorular üzerinde konuşalım...

  • Adam en başından beri karısını dinlemiyor. Bunu hangi davranışlarında ve tepkilerinde görüyoruz?
  • Adamın konuşmak (ve dinlemek) istememesinin nedeni sizce neler olabilir? Kendimizde bu düşüncelerin veya tepkilerin hangilerini görüyoruz?
  • Bu öyküdeki adam eşini gerçekten dinlemiş olsaydı aralarındaki konuşma nasıl olurdu, hangi diyaloglar nasıl değişirdi?

ANLADIN MI?

Kutsal Kitap'ta doğrudan 'etkili dinleme' ile ilgili ayetler bulamayız, ancak bilhassa Süleyman'ın Özdeyişleri'nde konuşmak ve dinlemek konusunda birçok söz yer alır. Örneğin 18:2'de, “Akılsız kişi bir şey anlamaktan çok, kendi düşüncelerini açıklamaktan hoşlanır.” denir. Gerçekten de etkili bir şekilde dinlemek anlamaya çalışmaktır, karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışmak da bizim yapabileceğimiz en akıllıca şeylerden biridir. Sadece kendi düşüncelerini anlatmayı hedefleyen kişi, söyledikleri mantıklı ve doğru dahi olsa, akılsızca davranmaktadır.

Ülkemizdeki konuşma veya tartışma programlarına baktığımızda pek çok kez insanların 'ben sizi dinledim, şimdi siz de beni dinleyin' dediğini işitiriz, ardından da bunu söyleyen kişi diğeri hiçbir şey söylememiş gibi kendi aklındakileri sıralar. Dinlemek, karşımızdaki konuşurken susmak demek değildir; Özdeyişler'de de ima edildiği gibi anlamaya çalışmaktır. Bu kimi zaman soru sormayı, konuşmayı da gerektirecektir; dinlemek susmak değildir.

Yine Özdeyişler 18. bölümün 13. ayetinde şöyle denir: “Dinlemeden yanıt vermek ahmaklık ve utançtır.”

Karşımızdakini gerçek anlamda dinlemeden, anlamaya çalışmadan hemen cümlelerini bitirmeye çalışırız, yargılara varıp kendi kafamızdakilere göre cevaplar veririz. Oysa Kutsal Kitap′a göre bu hem akılsızlıktır hem de utanç verici bir davranıştır.

Tanrı bizi ahmaklığa değil bilgeliğe çağırır. Karşımızdakini gerçekten dinlemek, samimi bir şekilde anlamaya çalışmak bilgecedir ve Tanrı′nın bizden beklediği tavırdır. Birini etkili bir şekilde dinlemek için şunları aklımızda tutabiliriz:

Söylenenleri tam olarak anlayabilmemiz için sorular sormamız gerekebilir. Örneğin, ′söylediklerinden şunu anlıyorum, doğru mu?′ Gerçek anlamda dinlemek için sabırlı olmamız gerekir. Aceleci olup devamlı saatimize bakıyorsak karşımızdaki kişi bize yüreğini açmayacaktır. Karşımızdakini gerçekten anlamaya çalışacaksak, kişi veya meseleyle ilgili kendi önyargılarımızı bir kenara koymamız gerekecektir.

DUVARA MI KONUŞUYORUM?

Kendi deneyimlerimizi bir düşünelim...

Geçmişte biriyle konuşurken, karşınızdaki kişi sizi gerçekten dinlemediğini hissettirecek neler yaptı veya söyledi?

Bunların bir listesini yapalım birlikte ve bu davranışlar hakkında konuşalım...

Biz birini dinlerken bu tür tepkiler vermek yerine neler yapabiliriz?

dummy1

BEN SANA SÖYLEYEYİM

dummy2 Hepimiz Eyüp'ün başına gelenleri biliriz. Eyüp üst üste yaşadığı felaketler sonucunda tüm varlığını ve ailesini kaybetmiş, sağlığı inanılmaz derece bozulmuştur. Kitapta, üç arkadaşının kendisini teselli etmeye gelişiyle başlayan diyaloglar aktarılır.

Eyüp′ün arkadaşlarıyla diyaloglarından bazılarını birlikte okuyalım...

Eyüp′ün üç dostu -Temanlı Elifaz, Şuahlı Bildat, Naamalı Sofar- Eyüp′ün başına gelen bunca kötülüğü duyunca kalkıp bir araya geldiler. Acısını paylaşmak, onu avutmak için yanına gitmek üzere anlaştılar. Uzaktan onu tanıyamadılar; yüksek sesle ağlayıp kaftanlarını yırtarak başlarına toprak saçtılar. Yedi gün yedi gece onunla birlikte yere oturdular. Kimse ağzını açmadı, çünkü ne denli acı çektiğini görüyorlardı. Sonunda Eyüp ağzını açtı ve doğduğu güne lanet (etti). (Eyü.2:11-3:1) Temanlı Elifaz şöyle yanıt verdi: "Düşün biraz: Hangi suçsuz yok oldu, Nerede doğrular yıkıma uğradı? Benim gördüğüm kadarıyla, fesat sürenler, Kötülük tohumu ekenler ektiklerini biçiyor.” (4:1, 7-8) Eyüp şöyle yanıtladı: “Sözlerimi düzeltmek mi istiyorsunuz? Çaresizin sözlerini boş laf mı sayıyorsunuz? Öksüzün üzerine kur′a çeker, Arkadaşınızın üzerine pazarlık ederdiniz. Şimdi lütfedip bana bakın,Yüzünüze karşı yalan söyleyecek değilim ya. Bırakın artık, haksızlık etmeyin, Bir daha düşünün, davamda haklıyım.” (6:1, 26-29) Şuahlı Bildat şöyle yanıt verdi: "Ne zamana dek böyle konuşacaksın? Tanrı kusursuz insanı reddetmez, kötülük edenlerin elinden tutmaz.” (8:1-2, 20) Eyüp şöyle yanıt verdi: “Biliyorum gerçekten öyledir ama Tanrı′nın önünde insan nasıl haklı çıkabilir?” (9:1-2) Naamalı Sofar şöyle yanıt verdi:"Bunca söz yanıtsız mı kalsın? Çok konuşan haklı mı sayılsın? Saçmalıkların karşısında sussun mu insanlar? O′na yüreğini adar, Ellerini açarsan, İşlediğin günahı kendinden uzaklaştırır, Çadırında haksızlığa yer vermezsen, Utanmadan başını kaldırır, Sağlam ve korkusuz olabilirsin.” (11:1-3, 13-15) Eyüp şöyle yanıt verdi: "Kendinizi bir şey sandığınız belli, Ama bilgelik de sizinle birlikte ölecek! Sizin kadar benim de aklım var, Sizden aşağı kalmam. Kim bilmez bunları?” (12:1-3)

Eyüp ve arkadaşlarının konuşması hakkında şu soruları birlikte cevaplayalım...

  • Eyüp′ün arkadaşlarının Eyüp′ü etkili biçimde dinlemelerine en büyük engel neydi veya nelerdi?
  • Eyüp′ün söylediklerine arkadaşları ne tepki verdi?
  • Sizce Eyüp′ü gerçekten dinliyorlar mıydı? Bunu neye göre söylüyorsunuz?
  • Özdeyişler 18:2′ye yeniden bakalım: “Akılsız kişi bir şey anlamaktan çok, kendi düşüncelerini açıklamaktan hoşlanır.” Tarif edilen kişi gibi olmamak için ne öğrenmemiz gerekiyor?

UYGULAMA

Önümüzdeki hafta etkili dinlemeyle ilgili belli başlı ilkeleri en az iki veya üç defa bilinçli bir şekilde uygulayalım ve gelecek derste bu deneyimlerimizi paylaşalım. Az önce bu ilkeleri gerçekleştirmekle ilgili aklımızda bulundurabileceğimiz bir takım ipuçlarından bahsetmiştik; aşağıda bunlardan birkaçı sıralanmıştır. Söz konusu sohbetlerinizin veya ilişkilerinizin, bu ilkeleri uyguladığınızda ne yönde etkilendiğine dikkat edin.

Göz teması kurun ama ürkütücü bir şekilde değil! Başka şeylerin dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin. Gerçekten anlayabilmek için sorular sorun.

Karşınızdakinin hislerini anlayıp anlamadığınızdan emin olmak için anladıklarınızı karşınızdakiyle paylaşın, yanlış anlamışsanız kendini yeniden ifade etmesine fırsat verin. Karşınızdakinin cümlelerini bitirmeyin, lafını bölmeyin, sabırlı olun.

Ön yargılı olmayın.

Dinlediğinizi ifade edecek tepkiler verin; baş sallama veya ′evet, devam et′ vb. sözler gibi.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18