UTANÇ (2)

dummy1

UTANÇ (2)

MASKELENEN UTANÇ

dummy1

“SÖYLEDİKLERİMİ İŞİTİN LÜTFEN”

Bana aldırmayın!
Yüzüm bir maskedir,
Sizi aldatmasın.

Binlerce maskem var,
Çıkarmaya korktuğum,
Ve,
Hiçbiri ben değilim...
Olmadığını göstermek
İkinci doğam benim.
...........

Kim olduğumu merak ediyor musun?
Hiç merak etme...
Ben çevrendeki
Her erkek ve kadınım...
Maske takan her insanım...

Charles C. Finn (Çeviri: D. Cüceloğlu)

• Yukarıdaki şiirde geçen “maskelerin” ne olabileceği hakkında düşünüp, birlikte konuşalım.


“MASKELİ BALO”

dummy1

Aşağıdaki alıntıyı yüksek sesle okuyalım. Bitiminde yazıyla ilgili soruları aramızda konuşalım.

Oldum olası ilgimi çekmiştir “maskeler”. Tam olarak nerden çıkmış, neden kullanılmaya başlanmış bilinmiyor ama bilinen, yaklaşık yirmi bin yıldır insanların hayatında olduğu. Kimi zaman bir tiyatroda ya da dans gösterisinde, kimi zaman da bir eğlence aracı ya da bilinmeyenin, korkulanın bir ifadesi olarak…

Venedik Karnavalı’nı duydunuz mu hiç? Her yıl şubat ayında birbirinden renkli ve canlı kostüm ve maskelerle kutlanan gösterişli bir festivaldir. İnsanlar her biri ayrı renkte ve desende gösterişli kostümler ve bir o kadar ilginç ve fantastik maskeler takarak sokaklarda boy gösterir. Turistik amaçlı ve eski geleneklerin yaşatılması için yapılan bir gösteri olsa da kökleri yüzyıllar öncesine uzanır.

Çok eskiden insanlar bu maskeleri hastalıklarını saklamak için kullanırlarmış. Venedik o dönemlerde önemli bir liman kenti olduğu için, sık sık diğer limanlardan gelen gemilerle şehre ulaşan cüzam, veba gibi salgın hastalıklara maruz kalırmış. Ve bu salgın dönemlerinde, hasta olan insanlar bunun belli olmaması için sokağa çıkarken yüzlerine maske takarlarmış. Hastalıkları diğer insanlar tarafından anlaşılmasın diye, hastalıklı yüzlerini saklamak amacıyla…

Peki ya günümüzde?

Günümüzde maskelerin kullanılmadığını mı sanıyoruz? Belki Venedik’te ki gibi gösterişli olmayabilir ama tüm hızıyla seyreden bir maskeli balonun tam ortasında olduğumuzun farkında mıyız?

Yüzlerindeki maskelerle değişik kimliklere bürünen, belki de olmayı çok istedikleri ama gerçekte olmadıkları kişilermiş gibi davranmaya çalışan insanlardan ve onların taktıkları maskelerden bahsediyorum.

Tabi ki kastettiğimiz “rollerimiz” değil. Yoksa hepimizin toplum içinde değişik, birden fazla rolü vardır. Evde anne ya da babayızdır, eşizdir, işyerinde patron ya da bir çalışan. Bunlar bizim üstlendiğimiz ya da toplum tarafından bize verilen görevlerdir, hayatımızın farklı pencereleri…

Mesele bu değil! Mesele gerçekte olmadığımız o kişiymişiz gibi çevremizi buna inandırmak… Olmadığımız o kişiyi oynamak… Çevremizi ve belki kendimizi de kandırmak… Yani gerçekte var olmayan kimlikleri kendimize maske edinmek, o kimliklerin ardına saklanmaktır mesele… “-miş gibi davranmak” denir ya, işte öyle…

İşin aslına bakılacak olursa, her ne şekilde kullanılırsa kullanılsın, maskelerde karanlık bir taraf yok mudur sizce de? Genelde kötü mizaçlı karakterleri sembolize ederler ya da kötülüğe gönderme yaparlar gibi gelmiştir bana hep... Yani maske içeride var olan kötü bir tarafı saklamak içindir!

Kelime anlamı da zaten “başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan takma yüz” değil midir? İnsanda gerçekten de olumlu bir izlenim bırakmayan bir tanım. Bir başka ifade ile “gerçek duyguları veya bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen aldatıcı görünüş ya da davranış…”

İyi de, insanlar neden bir şeyleri saklamak isterler? Ya da neden gerçek yüzlerinin tanınmamasına çabalarlar? Onun yerine, aslında var olmayan sanal kimlikler oluşturmaya çalışırlar? Yani gerçek kimlikleri gibi davranmak yerine neden takma yüz kullanırlar?

...

Alev Güleryüz, Dönüşüm Konağı, “Maskeli Balo” yazısından alıntıdır.

Yukarıda okuduğunuz yazıya göre aşağıdaki soruları yanıtlayalım.

İnsanlar neden maske takıyorlar?

İnsanlar ne tür maske takıyorlar?

Yazar “maskelerde karanlık bir taraf yok mudur sizce” demekle sizce ne ifade etmek istiyor? Bununla ilgili konuşalım.



“HAYATIN İÇİNDEN”

Bu bölümde hayatın içinden, kimi zaman bizim de yaşadığımız veya çevremizde sıklıkla tanık olduğumuz örnek olaylar okuyacağız. Aşağıdaki soruları, okuyacağımız her örnek olay için, yukarıda öğrendiğimiz bilgiler ışığında cevaplayalım. Soruları cevapladıktan sonra, yaşadığımız ya da çevremizde tanık olduğumuz benzer durumları düşünelim. Aynı soruları bu benzer durumlar için yanıtlayalım.

* Bu olayda nasıl bir olumsuz durum yaşanmaktadır?

* Sizce bu olaydaki kişi bu olumsuz durum karşısında ne hissediyor ve ne düşünüyor olabilir?

* Sizce utanç ve acı hisseden bu kişi, bu duyguların üstesinden gelebilmek için nasıl bir düşünüş ve davranış biçimi geliştirebilir?

• Fatoş, annesine “Anne, Ayşeler çağırıyor, dışarıya oynamaya gidebilir miyim?” diye sorar. Annesi, “ Sen kendinden başkasını düşünmeyen bencil bir çocuksun. Haydi git oyna! Evin bütün işlerini nasıl olsa ben tek başıma yaparım.” diye cevap verir.

• Doktora gitmekten çok korkan Berke evden çıkarken ağlamaya başlar. Bu duruma çok sinirlenen annesi, “Zırlayıp durma, kes sesini, yoksa tokatı yersin!” diye bağırır.

• Nihat’ın karnesine bakan babası, Nihat’a sert bir şekilde, “Bu ne biçim karne, neden hepsi beş değil! Bak bir tane dördün var. Sana ben her zaman sınıfta en başarılı sen olacaksın demiyor muyum?” diye çıkışır.

• Elif üzgün bir şekilde odaya girer ve televizyon izleyen annesine, “Anne bugün okulda arkadaşımla bir sorun yaşadım.” der. Annesi, “ Sus! Dizi izliyorum şimdi. Hem sen zaten ne zaman sorun yaşamadın ki! Yine ne yaptın arkadaşına?” der.

• Kerem, gazete okuyan babasına, “Baba, seninle biraz oyun oynayalım mı?” diye sorar. Babası, başını gazeteden kaldırmadan, “Seninle oynayacak zamanım yok, sana bir dolu pahalı oyuncak alıyorum git onlarla oyna.” diye cevap verir.

• Nehir dizleri kanamış, üstü başı çamur olmuş bir şekilde eve gelir. Nehir’i gören annesi, “Aaaa, ne oldu, üstünün başının hali ne böyle?” diye sorar. Nehir, tam “Annecim, düşş....” demeye çalışırken, annesi, “Sus! Birde bana cevap mı vermeye çalışıyorsun! Yürü banyoya, temizle üstünü başını!” diye bağırır.


“DİRİ SULARIN PINARINI NEDEN BIRAKTIN?”

“Çünkü halkım iki kötülük yaptı: Beni, diri suların pınarını bıraktı, kendilerine sarnıçlar, su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdılar.” (Yer.2:13)

Ayeti yüksek sesle okuyalım.

İsrail halkı, onları Mısır’dan çıkarmış ve sevgisini ve sadakatini defalarca bu halka göstermiş olan Tanrı’yı terketmiş, başka ulusların ilahlarına yani putlarına tapmışlardır. Gerçek diri olan Tanrı’yı bırakmışlar, kendilerine su tutmayan çatlak sarnıçlar yani putlar yapmışlardır.

Utancımızın verdiği azabı duymamak ve içimizdeki boşluğu ve anlamsızlığı unutmak için geliştirdiğimiz savunma mekanizmalarımız ve düşünüş, davranış biçimlerimiz, Tanrı’nın önünde kazdığımız su tutmayan çatlak sarnıçlara benzemektedir. Kullandığımız savunma mekanizmalarımız ve takındığımız maskeler yaşamlarımızdaki putlar gibidir.

Bu konu hakkında düşünüp aşağıdaki soruları cevaplayalım.

“Diri suların pınarını bırakmak” ve “Kendilerine sarnıçlar yapmak” neden kötü olarak tanımlanıyor?

Dersin içeriğini düşündüğümüzde “kendi su tutmayan çatlak sarnıçlarımız” neler olabilir?

Sizce Tanrı neden kendi sarnıçlarımızı yapmamızı istemiyor? Bu durum Tanrı’yla ilişkimiz nasıl etkiliyor?

dummy1
dummy1

UYGULAMA

1. Önümüzdeki bir hafta boyunca Rab’bin önünde kendi iç dünyamıza ve yaşamımıza bakıp, karakter özelliklerimizi düşünelim. Savunma mekanizmalarımız ve maskelerimiz var mı? Bunları keşfetmemiz için Rab’bin bize anlayış vermesini isteyelim.

2. Savunma mekanizmalarımız veya maskelerimiz varsa, hangi utancımızı örtmek ya da bastırmak için kullandığımızı bulmaya çalışalım.

3. Utancımızı gizlediğimiz için kullandığımız maskeler ve utancın üstesinden gelebilmek için geliştirdiğimiz karakter özelliklerimiz, Tanrı’yla ve diğer insanlarla ilişkimizi nasıl etkiliyor olabilir, düşünelim.

Haftaya bu soruların yanıtlarını grup içinde paylaşalım.

Ezber Ayeti:

“Çünkü halkım iki kötülük yaptı: Beni, diri suların pınarını bıraktı, kendilerine sarnıçlar, su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdılar.” (Yer.2:13)

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18