UTANÇ (3)

dummy1

UTANÇ (3)

BAĞIŞLAYAN, ARINDIRAN VE UTANCIMIZI KALDIRAN İSA

dummy1

“GÜNAHIMI, UTANCIMI ALDIN”

Ünitemizi yüksek sesle okuyalım. Aşağıda sözleri olan Tanrı’yı Yüceltelim ilahi kitabındaki 549 nolu ilahiyi birlikte söyleyelim.
Ben zayıfken sen gücümsün,
Aradığım hazinesin,
Benim her şeyimsin.
Senin değerin ölçülmez,
Rab seni asla bırakmam,
Benim her şeyimsin.

//İsa, Tanrı kuzusu,
Hamda layıksın. //

Günahım’, utancım’ aldın,
Yerime öldün, dirildin,
Benim her şeyimsin.
Düştüğümde kaldırırsın,
Susayınca doldurursun,
Benim her şeyimsin.

Yukarıdaki ilahiyi hep birlikte Söyledikten sonra;

İlahinin sözleri üzerinde düşünelim ve bu sözlerin bizler için ne ifade ettiği hakkında konuşalım.


“ANNIE FINTAN’IN UTANÇ VE SUÇLULUKTAN ÖZGÜR OLUŞUNUN TANIKLIĞI”

Aşağıdaki hikayeyi yüksek sesle okuyalım. Ardından soruları aramızda konuşalım.

Böyle devam etmesi gerekmez; hayatınız farklı olabilir.

Yıllar geçtikçe hayatımda birçok şey beklediğim şekilde olmadı. Eksiden bana saygı gösteren kişiler artık beni yüz karısı olarak değerlendiriyorlardı. Sahip olduğum güç, sadece benim iç kaosumu örten bir maske gibiydi. Ruhsal yolculuğumda büyük bir “U” dönüşü yapmıştım. Tam intihar etmek üzereyken Tanrı bana ikinci bir fırsat tanıdı. Başka hiç bir seçeneğimin ve umudumun kalmadığını düşündüğüm sırada Tanrı beni kendine çekti ve Hıristiyanlığı tümüyle benimsedim.

Bir akşam evde yalnızdım, geçmişte yaşadıklarımı düşünüyordum. Uzun süredir Hıristiyan’dım ve yaşamım kökten değişmişti. Ama yine de çaresizliğin içine düşmek üzereydim.

Bir Hıristiyan hizmetinde çalışıyordum. Tanrı’nın sevgisine ihtiyacı olanlara hizmet etmek beni çok mutlu ediyordu. Ama Tanrı’nın işini yaparken bile önceki yaşamımla ilgili düşünceler peşimi bırakmıyordu. Tanıklığımdan insanlar etkileniyordu, fakat geçmişte yaşadığım yıkım ve acı içimde hala açık bir yara gibiydi. Tanrı’nın beni hizmetinde nasıl kullandığını sorguluyordum. Zihnimde birçok ‘keşkeler’ vardı.

Yerde gözyaşları içinde oturuyordum, yüreğimdeki acı sanki katlanılmazdı. Zihnimden geçen düşüncelerle ve acıyla uğraşırken tatlı bir ‘varlık’ odayı doldurdu. O anda güçlü bir şekilde Tanrı’nın önünde durduğumu hissettim. Tanrı bir kez daha yüreğimin derinliklerinde benimle konuştu: ‘O anda seninle birlikteydim. Beni tanımıyordun, ama o anda seni seviyordum.’ Tanrı’nın sesi acılarıma ortak oldu, bana önceki yaşantımda yani geçmişte yaşadıklarımın neler olduğunu bildiğini hatırlattı. Yalın gerçek o anda çok açık ve netti.

Geçmişime bakıp sadece kendimi görmek çok kolaydı. Ancak o anda hayatımın içinde O’nun yönlendirişini gördüm. O’nun gözünde hiç bir şey gizli değildi. Tanrı’nın varlığını inkar ettiğim anlarda bile O beni usul usul çağırıyordu. Benimle birlikteydi ve bütün başarısızlıklarımı biliyordu.

Rom.5:8’i defalarca okumuştum: “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkarken Mesih bizim için öldü.” Müjdeyi duyururken bir çok defa bu ayeti başkalarına paylaşmıştım, ama kendi hayatımda bunu uygulamamıştım. Tanrı’dan saklanmış, başarısızlıklarımla örülmüş parmaklıklar ardına kendimi hapsetmiştim. Evet, hayatımı RAB’be teslim etmiştim, ama suçluluk duygum hala beni etkiliyordu. Günahlarımı itiraf etmiş, bağışlanmayı istemiştim, ama O’nun bağışlamasını kabul etmemiştim.

Rom.8:1 şöyle der: “Böylece Mesih’e ait olanlara artık hiç bir mahkumiyet yoktur.” Şeytan suçlamalarıyla bizi mahvetmek ister ve bazen yaptıklarımızdan pişmanlık duyarız ama biz artık suçlu değiliz. “Bir kimse Mesih’teyse yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş her şey yeni olmuştur.” (2Ko.5:17)

Salonumda sessizce otururken Tanrı bana bir konuda karar vermem gerektiğini gösterdi: Ben utanç içinde mi, yoksa bağışlanmış olarak mı yaşayacağım? Suçluluk duygusu içinde boğulacak mıyım, yoksa O’nun verdiği yeni hayatla ve sevgisiyle sevinecek miyim? Yaşadıklarım ne kadar çirkin olsa da, O’nun bana olan sevgi dolu bakışı değişmemişti. Elimden tuttu ve beni tekrar çarmıhının dibine götürdü. Orada bana, İsa Mesih’in çarmıhta bütün başarısızlıklarımı üstlendiğini, benim özgürlüğüm için gereken ağır bedeli ödediğini hatırlattı. Eğer Mesih beni suçlamıyorsa, neden kendimi suçlayacaktım?

Tanrı’nın sevgisi anlatılmayacak kadar büyük. Yaşadığım her günün ardından Tanrı’nın sevgisi ve lütfunun büyüklüğü karşısında şaşırıyorum. O bize harika bir özgürlük sundu. Ama onu kabul etmek ya da etmemek yine bizim elimizde.

http://www.spiritualwarfaredeliverance.com

Yukarıda okuduğumuz yazıya göre aşağıdaki soruları yanıtlayalım.

• Annie Fintan’ın tanıklığında bizi en çok etkileyen durumu ve neden etkilediğini düşünelim ve paylaşalım.

•Yukarıdaki tanıklıkta okuduğumuz gibi, bizim de yaşamımızda Tanrı’nın özgürlüğünü kabul etmediğimiz veya edemediğimiz alanlar var mı? Tanrı’nın bunu bu ders boyunca bize göstermesi için şimdi kısa bir dua zamanı yapalım.


“GÜNAHIMIN BEDELİNİ ÖDEYEN VE UTANCIMI KALDIRAN İSA”

Mesih′in çarmıhtaki ölümü ve ölümün ardından gelen diriliş zaferiyle biz imanlıların günahları bağışlandı. Artık bizler günahımızdan ötürü sonsuz mahkumiyete doğru yürüyenlerden değiliz! Rom.8:1 ayetinde yazdığı gibi, “Mesih İsa’ya ait olanlara artık hiçbir mahkumiyet yoktur”. 1Yu.1:9 ayetinde, “Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” yazıyor. Günahımız ne olursa olsun, İsa′nın huzuruna gidip günahımızı itiraf edersek bağışlanırız ve günahımızdan kaynaklı utanç tamamen ortadan kalkar.

İsa bu dünyada aramızda yaşarken hiç günah işlemedi. Ama çarmıhta başlangıçtan sona dek bütün dünyanın günahını üzerine aldığı için günah yükümüzü ve günahtan kaynaklı utancımızı yakından anlar. Bununla birlikte İsa, evli olmayan bakire bir kadından doğmasından, halkın önünde çıplak bir şekilde çarmıha gerilip aşağılanarak öldürülmesine kadarki yaşamı boyunca, bizim için hiç de yabancı olmayan utançlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Yaşadığı dönemde, yaşadığı kültürün insanları O′na utanç duygusunu yüklemeye çalıştılar. Bedensel ve duygusal olarak terk edildi, hor görüldü, dışlandı, dövüldü... Bizim yaşadığımız birçok şeyden farklı değildi yaşadıkları.

Birçoğumuz yaşadığı utanç duygularıyla baş edebilmek için savunma mekanizmaları geliştirirken İsa bu utanç duygusunu hiçe saydı. İnsanların davranışları, sözleri O′nun utanç hissetmesine neden olmadı, tam tersine kendisini bekleyen sevinç uğruna katlanması gereken durumlar oldu. İsa Babası′na her zaman güvendi...

Hiçbir utanç verici olay, davranış veya söz bizim Mesih′teki kimliğimizi etkileyemez ve bozamaz. Çünkü bir kimse Mesih′teyse yeni yaratıktır (2Ko.5:17). İsa′nın ölümü, dirilişi ve yüceltilmesi sayesinde Tanrı′ya ait olduk ve Mesih′le ilgili her gerçek bize de ait sayıldı. O zaman utancın acısını yok etmek için geliştirdiğimiz her savunma mekanizmasını ve maskeleri tek tek İsa′nın eline bırakalım. Mesih′in çarmıhı utancımızı ortadan kaldıracak güçtedir ve Mesih′in sevgisi utancımızın bütün izlerini silecek ve iyileştirecek büyüklüktedir.


“HAYATIN İÇİNDEN”

Bu bölümde iki kişinin kısa tanıklığını okuyacağız. İkisinin de çocukluk yılları acı ve utançla geçmiştir. Her ikisi de bu acılığı ve utancı bastırmak için farklı savunma mekanizması geliştirmiştir.

Bu iki kişinin tanıklıklarını okuduktan sonra aşağıdaki soruları birlikte cevaplandıralım.

• Bu savunma mekanizmaları nelerdir? Yaşamlarını nasıl etkilemektedir?

• Bu savunma mekanizmalarından nasıl kurtulmuşlardır?

• Sizce yaşamları nasıl değişmiştir?

•Ayla′nın hayatı hep mücadeleyle geçmiş, kendini sürekli başkalarına ispatlamaya çalışmıştı. İnsanların kendisini sevmeleri için onların beklentilerini karşılaması gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle onlara hoş gürünmek için kimi zaman kendisiyle ilgili yalanlar söylüyordu. Mesih′i yaşamına kabul ettikten sonra yalan söylemeyi bırakmış olsa da, insanların beğenisini kazanma isteğinden bir türlü vazgeçemiyordu. Bunun için kilisedeki hizmetlerini mükemmel bir şekilde yapmaya çalışıyor ve herkese sürekli yardım etmek için uğraşıyordu.
Ama bir gün gücünün tükendiğini ve duygusal bir çöküntünün içine düşmeye başladığını fark etti. Bu konu için dua ettiği bir zamanda Tanrı′nın, kendisiyle yüreğinin derinliklerinde konuşmaya başladığını farketti. Bir film şeridi gibi çocukluk yılları gözlerinin önünden geçmeye başladı. Ayla yedi yaşındayken annesini kaybetmişti. Kısa bir süre sonra babası tekrar evlenmiş ve eve yeni bir anne getirmişti. Artık evde kavga hiç eksik olmuyordu. Evin içinde sürekli Ayla′yı suçlayan yeni bir anne, daha öfkeli bir baba ve her isteklerini yapmaya çalışan bir Ayla vardı. Tanrı ondan utançla dolu, yalnız ve mutsuz olan Ayla′yı kendi ellerine bırakmasını istiyordu. Zamanın ötesinde olan Tanrı, Ayla′nın geçmişindeki küçük Ayla′yı iyileştirmek istiyordu. Ayla gözyaşları içinde Tanrı′nın dokunuşunu ve içine akıttığı harika sevgisini hissedebiliyordu. Tanrı, “Seni olduğun gibi seviyorum. Yaptığın iyi şeyler için değil, seni sen olduğun için seviyorum.” diyordu.
Ayla o gün karşılıksız sevginin nasıl olduğunu öğrendi. İnsanların ya da Tanrı′nın onu sevmesi için bir bedel ödemesi gerekmiyordu. Çünkü İsa çarmıhta o bedeli Ayla için zaten ödemişti. O günden sonra Ayla insanların beğenisini kazanmak için değil, Tanrı′nın beğenisini kazanmak için yaşamaya çalıştı...

•Ahmet üç yıldır psikiyatriste gidiyordu. Küçük yaşlarından itibaren babasıyla hep sorunları olmuştu. Babası onun yaptığı hiçbir şeyi beğenmez, her zaman ona başarısızlığa mahkum olacağını söylerdi. Ahmet üniversiteyi bitirmiş, hızlı bir yükselişle önemli bir şirkette müdür yardımcısı olmuştu. Babasına inat, elini attığı her işte başarılıydı ama mutlu değildi. Kendini içi boşalmış bir robot gibi hissediyordu. Psikiyatristle, babasıyla yaşadığı kötü anıları ve babasına olan öfkesini, geçmişindeki acıları ve yaşadığı utançları hakkında konuşmak Ahmet′i biraz olsun rahatlatsa da ona tam bir çözüm sağlamıyordu. Hala mutsuzdu, hala içindeki boşluk dolmamıştı...
Yaklaşık iki yıldır Ahmet′le Elif′in ciddi bir ilişkileri vardı. Elif Hıristiyan’dı ve Ahmet′in içindeki boşluğun nasıl dolabileceğini, Ahmet′in neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyordu. Sık sık Ahmet′e İsa′dan ve O′nun sevgisinden bahsediyordu. Ahmet kimi zaman Elif′e kızsa da, bazen onu kıskanmıyor da değildi. İsa′nın sevgisinden bahsederken gözleri o kadar ışıl ışıl parlıyordu ki...
Dün akşam Ahmet, İsa ve O′nun çarmıhı hakkındaki mükemmel gerçeği öğrenmişti. Bu sadece bir bilgi değil, yaşam deneyimiydi. Aslında tam bir mucizeydi. İsa′nın tüm kavrayışı aşan sevgisi Ahmet′in içindeki boşluğu doldurmuştu. Ve İsa′nın çarmıhta kazandığı zafer Ahmet′in yaşamında da ilan edilmişti.
Ahmet o günden beri İsa′yla birlikte yürüyor, mutsuzluğuna neden olan olayları İsa′yla paylaşıyor... Acılarını, öfkesini, utançlarını çarmıhın önüne bıraktıkça özgürleşiyor, özgürleştikçe Mesih′in sevgisinin ne kadar büyük olduğunu anlıyor...


“UTANCI HİÇE SAYAN İSA”

“Gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa`ya dikelim. O kendisini bekleyen sevinç uğruna utancı hiçe sayıp çarmıhta ölüme katlandı ve Tanrı`nın tahtının sağında oturdu.” (İbr.12:2)

İsa utancı hiçe saydı, çünkü kendi kimliğini ve bu dünyadaki görevini yani Tanrı’nın sağladığı kurtuluş planı olduğunu TAM olarak biliyordu. Bu dünyanın günahı ve utancı İsa’ya engel olmadı. İsa her zaman Babası’na güvendi ve sürece değil sonuca, yani kazanılacak olan zafere baktı.

Aşağıdaki soruları birlikte cevaplayalım.

İsa’nın hiçe saydığı utançlar nelerdir?

İsa utancı hiçe saydı. Bizler utancımızı hiçe sayabiliyor muyuz?

Utancımızı hiçe sayarken hangi alanlarda zorlanıyoruz?


UYGULAMA

• Bir kağıda, (varsa) utancımızı ve utançtan kaynaklı savunma mekanizmalarımızı veya maskelerimizi yazalım. Bunları yazarken Mesih’in çarmıhta delinen elinin üzerine yazdığımızı düşünelim. Gruptaki kardeşlerimizle birlikte yazdıklarımızı bir kabın içine koyalım ve kağıtları yakalım. Kağıtlar nasıl yanıp yok olduysa İsa da bizim utancımızı böyle çarmıhta etkisiz kılmıştır. Bu Tanrı’nın Oğlu İsa aracılığıyla bizlere sağladığı zaferli gerçektir!

• Önümüzdeki günler Mesih’teki kimliğimiz hakkında derin derin düşünüp dua edelim. İblis boş durmayarak, Mesih’in çarmıhına bıraktığımız savunma mekanizmalarımızı harekete geçirmeye çalışacaktır. Ef.1:3-22 ayetlerinde yazılan Mesih’te sahip olduğumuz ayrıcalıklar ve Pavlus’un imanlılar için duasını sık sık okuyarak Tanrı’nın sağladığı ruhsal bereketleri hatırlayalım, ruhta ayık ve uyanık durmaya çalışalım.

• İlerleyen günlerde Tanrı utanç konusunda hayatımızda çalışmaya devam edecektir. Bu konuda Kutsal Ruh’un yönlendirişine her zaman açık olalım. Eğer tek başına başa çıkamadığımız bir utanç duygumuz olursa, kilisemizdeki güvendiğimiz bir abla ya da ağabey ile birlikte dua etmekten çekinmeyelim.

Ezber Ayeti:

“Gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelim. O kendisini bekleyen sevinç uğruna utancı hiçe sayıp çarmıhta ölüme katlandı ve Tanrı’nın tahtının sağında oturdu.” (İbr.12:2)

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18