YÜREĞİN TUTUMU (1)

dummy1

YÜREĞİN TUTUMU (1)

YÜREK: YAŞAMIN KAYNAĞI

dummy1

Yukarıdaki karikatür ne anlatmaya çalışıyor? Neden komik buluruz?

Yürek deyince, sadece sol tarafımızda vücudumuza kan pompalayan organ akla gelmez. Yürek dediğimizde duygu, istek, kararlar, cesaret ve eylemlerimizin kaynağını düşünüyoruz. Bizim daha çok belki de gönül olarak bildiğimiz kavramdır yürek.

Gönül, göğsümüzdeki duygusal yerdir. Gönülden veririz, gönlümüz onu sever, gönlümüz kırılır, gönül yaralanır, gönül sevinir, gönlümüzden kopar.

Kutsal Kitap yürek hakkında şunları diyor:

Her şeyden önce de yüreğini koru, Çünkü yaşam ondan kaynaklanır. (Özd.4:23)

Değerli bir yüzüğümüz varsa kutusuna koyar, sonra da bir yerde saklı tutarız. Maddi şeyleri bu şekilde koruyabiliriz ama manevi hayatımızı nasıl koruyacağız? Bu açıdan baktığımızda “yüreği korumak” nasıl bir eylem olabilir?


YÜREĞİME BAKTIM KENDİMİ GÖRDÜM

Aşağıdaki hikayeyi yüksek sesle okuyalım. Metnin sonundaki soruları birlikte konuşalım.

Bu sabah uyanmakta zorluk çekiyordu. Dün akşam söyledikleri yüzünden eşinden nasıl özür dileyeceğini bilemediğinden, suçluluk hissiyle uyanmıştı. O yüzden de kalkmak, tekrar hayata dönmek, eşinin çocuklarının yüzüne bakmak işkence gibi geliyordu.

Dün sigorta işleri için hiç sevmediği büroya gitmesi gerekmişti. Gitti de. Ama ne yazık ki önemli bir evrakı yanına almayı unutmuştu. Sıcaktı ve yol uzundu. Geri döndü. Evrakı aramaya başladı. Ancak bulamadı. Eşine seslendi. Evrakları hep kendinin sakladığını ve nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Hayır işte, koyduğu yerde yoktu! Eşinin o evrakın nerede olduğunu bildiğinden emindi. Tekrar sordu. Tekrar aynı cevabı aldı. Yavaş yavaş siniri tırmanmaya başlıyordu. Eşine o evrakı nereye koyduğunu tekrar sordu. Kadıncağız tekrar o evrakı hiç ellemediğini söyledi. Bu sefer eşine bağırmaya başladı. Ne verse hep kaybediyordu. Onun işleriyle hiç ilgilenmiyordu. Hatta bu eve zaten hiç iyi bakamıyordu.

Siniri iyice tırmanmıştı. Çocuklar o sırada okuldan geldi. Neşeyle içeri girdiler. Gürültü canını sıkmıştı. Sessiz olmaları için onlara bağırdı. Çocuklar şaşırmışlardı. Evrakı onlara da sordu. Çocuklar evrakı hiç görmediklerini söylediler. Bu sefer sıra onlara gelmişti. Çocuklar da babalarının öfkesinden nasiplerini almışlardı.

Hepsine kızmış, bağırmış, biraz da etrafı dağıtmış, kapıyı çarpıp çıkmıştı. Eve geç geldi. Karısı ve çocuklar yatmışlardı. O da yatıp uyumaya çalıştı. Hala biraz kızgındı ama yine de uyudu. Sabah uyandığında ise dün gecenin pişmanlığı gelip yapışmıştı.

Biraz etrafı dinledi. Ses yoktu. Çocuklar okula gitmiş olmalıydılar. Eşi de genellikle alışverişe sabah serinliğinde çıkıyordu. Herhalde bu sabah da aynı şeyi yapmıştı. Yattığı yerde dün olanları düşünmeye başladı. Eğer evrakı bulsaydı hiç bunlar yaşanmayacaktı, dedi kendi kendine. Eşi eğer evi iyi temizleseydi, eve iyi baksaydı da bunlar olmazdı. Sonra durdu, o kadar öfkelenmesine gerek var mıydı? Bu tip evrak işlerinden evde kendisi sorumluydu. Herhalde kendisi o evrakı iyi bir yere koysaydı hiç bunlar olmayacaktı. İçinde pişmanlıkla, “Rab eşime söylediklerim için beni bağışla” dedi.

Sonra çocuklara yaptıkları aklına geldi. Onlar da o kadar gürültü yapmasalardı hiç onlara bağırmayacaktı. O sehpayı da zaten oraya koymayın diye kaç kere söylemişti. O yüzden geçerken çarpıp yere yıkıldı. Üzerindekiler de o yüzden kırılmıştı. Bütün olanları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçirdi. Hiç de hoş bir manzara değildi. Sonra durdu, “Ya Rab” dedi, “Öfkemden dolayı beni affet”.

Sonra o evrakı tekrar çıkarmak istemediği için o kadar aramaya çalıştığını fark etti. “Rab bencilliğim için beni affet” dedi. Evrakı kendinin kaybettiği gerçeğiyle yüzleşmekten korktuğunu görünce de, “Ya Rab gururum için beni affet” diye yalvardı.

Sonunda yataktan kalktı. Dün yaptığı her şey için bir saat önce birçok bahanesi vardı. Ama artık o bahanelerin geçerliliği kalmamıştı. Öfkesi, bencilliği ve gururuyla yüz yüzeydi. Bunları görebilmek için neden öyle davrandığını düşünmesi gerekmişti.

Eşinin eve geldiğini duydu. “Ya Rab” dedi, “O’nun beni affetmesi için dua ediyorum” deyip seslendi:

“Hayatım! Dün için çok özür dilerim. Umarım beni affedersin. Şeyyy... Bir şey soracağım… Tıraş köpüğümü gördün mü?”

Yukarıdaki hikâyede kahramanımızın sinirlenmesi için bahaneleri nelerdi?

Kahramanımızın Rab’be itiraflarına baktığımızda, bu davranışının arkasındaki esas sebepler nelerdi?


HER ŞEYDEN ÖNCE YÜREĞİNİ KORU

İsa Mesih, “Ağız yürekten taşanı söyler” dediğinde ilginç bir kaynak belirtir bizlere. Çünkü aslında biz düşündüklerimizi söylediğimiz sanırız her zaman. Ağzımızdan çıkanların yüreğimizden geldiğini bilmek, gözlerimizi ve düşüncelerimizi yüreğimize çevirmemizi sağlar. Kutsal Kitap, “yürek”in “yaşam kaynağı” olduğunu bildirir. Şöyle denir Özdeyişler 4:23’te: Her şeyden önce de yüreğini koru, Çünkü yaşam ondan kaynaklanır.

Yüreğin düşünceleri vardır (İbr.4:12), yürek güçlendirilmelidir (İbr.13:9), yürek akıllı olabilir (Özd.15:14), yürek sevinçlidir, üzüntülüdür… Bunlar gibi birçok sıfatla yürek kişiselleştirilir. Çünkü yürek sadece aşk, sevgi ve arzu gibi duyguları kapsamaz; cesaret, bilgi, bilgelik, kavrama, karar verme, eylemlerimizin kaynağıdır.

Burada bir durup Kutsal Kitap’ın bu tanımını düşünelim. Size göre Süleyman’ın Özdeyişleri 4:23’te geçen, “Yaşam ondan (yürekten) kaynaklanır” cümlesindeki “yaşam” neleri kapsar?

Kaynak bir şeyin çıktığı, ilk oluştuğu yer olarak tanımlanabilir. Bizim yüreğimiz de eylemlerimizin, kararlarımızın kaynağı olarak belirtilir. Bu bize kendi yaptıklarımızın, düşüncelerimizin, kararlarımızın sorumluluğunu vermektedir. İsa Mesih bizim günahlı davranışlarımızın kaynağını da çok açık bir biçimde gözlerimizin önüne serer: “Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, fuhuş, hırsızlık, yalan yere tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır.” (Mat.15:19)

Özdeyişler 4:23’teki söz ile İsa Mesih’in Mat.15:19’daki sözünü birlikte düşününce, yürek hakkında neler diyebiliriz?

Yürek insanın iç yaşamının bir tanımıdır. İç yaşamımızdaki düşünceler temizse, yani kaynak temizse, ondan akan yaşam da temiz olacaktır. Yürek, bedenin diğer üyeleri gibi sadece bir organ ya da maddesel bir öğe değil, Rab’be adanmaya ihtiyacı olan ruhsal bir kavramdır.


YÜREĞİN SESİ

Aşağıda günlük hayatımızda hem kendimizin hem de etrafımızdaki kişilerin yaptıklarını okuyacağız. Bu yapılanları yönlendiren kaynağı düşünelim. Her örnekten sonra şu soruları yanıtlayalım:

Sizce yürekteki nasıl bir arzu böyle bir davranışı tetiklemiş olabilir? Yürek tutumu ne olmuştur?

Böyle bir durumda “yüreğini koru” ilkesi nasıl etkin olmalıdır?

dummy2 • Babası oğlunun kafasına vurarak, “İnsan azıcık acele eder. Rezil olduk adamlara! Çabuk yürü çabuk!”



dummy2 • İki genç aralarında konuşuyorlar:
- Ahmet İstanbul Teknik Üniversitesi Matematiği kazanmış.
- Ay gerçekten mi? O kadar özel öğretmenler tutulsa, pahalı dershanelere gitsem, ben nereleri kazanırdım… Bu sene olmadı ama seneye kesin ben de kazanırım.

dummy2 • İki arkadaş konuşuyorlar:
- Bu işi tamamen bırakmaya karar verdim. Çünkü beni yalan söylemeye itiyordu. Patronumla konuştum ama bana istersem işi bırakabileceğimi, çünkü bu işte yalanların gerekli olduğunu söyledi.
- Peki işi bırakınca ne yapacaksın?
- Rab’bin sözüne göre bu iş benim için uygun değil. Ne yapacağımı bilmiyorum ama sadece Rab’be itaat etmek istiyorum.

dummy2 • İki arkadaş bir kafede oturuyorlar.
-Kilisede ben de tapınma grubunda hizmet etmek istiyorum ama… “Ama”sı var işte...
-Ne oldu, neden hizmet edemiyorsun?
-Hizmet etmek istiyorum ama Ayşe’yle aramız bozuk. Geçen gün bir şey yaşadık. Bir türlü gelip benden özür dilemedi. Ben de ne yapayım, bekliyorum. O zamana kadar da tapınmada hizmet etmeyeceğim. Anlasınlar biraz hatalarını!

• Karı koca konuşuyorlar:
-Canım biraz çocuklarla ilgilensen.
-Hiç vaktim yok. Biliyorsun çalışıyorum. Mesaiye kalmam lazım.
-Tamam da çocukların gösterisi varmış. Orada seni görmek isterler.
-İyi o zaman, sen arabanın taksitlerini öde, ben çocuklarla ilgileneyim.

SADECE YALAN DEĞİL, YÜREK!

dummy1

Elçilerin İşleri 5:1-11 ayetlerini yüksek sesle okuyalım. Sonra aşağıdaki soruları aramızda cevaplandırmaya çalışalım.

Yürek tutumları hayatlarının gidişatını nasıl yönlendirdi?

Yürek tutumundan kaynaklanan hangi kararlar ve olaylar adım adım yaşandı?


ÖNCE YÜREĞİME BAKIYORUM!

Yaşam kaynağı olan yüreğimizin aslında sadece bir organ ya da soyut bir kavram olmadığını bu derste görmeye çalıştık.

Yürek dediğimizde duygu, istek, kararlar, cesaret ve eylemlerimizin kaynağı olduğunu çeşitli örnekler üzerinde sohbet ederek öğrenmeye başladık.

Şimdi biz kendi hayatımızda yüreğimizin gerçek kaynağımız olduğunu görmemiz için neler yapabiliriz, ona bakacağız.

Bu hafta hareketlerimize, sözlerimize, aldığımız kararlara bakalım. Yaptığımız hatalar, işlediğimiz günahlar ya da aldığımız yanlış kararlarda motivasyonumuz nedir?

Böyle bir durum (bir günah ya da bir hata yaptığımızı fark ettiğimizde) kendimize aşağıdaki şu soruları sorup boşlukları dolduralım. En son soruya verdiğimiz cevabı, gelecek hafta aramızda konuşalım.

Esas istediğim şey neydi?

Korktuğum veya beni kaygılandıran şey neydi?

Esas içimde ihtiyaç duyduğum şey neydi?

Bu niyetim gerçekte kime, neye yarar sağlıyordu?

Kime güveniyordum?

Kimi mutlu etmeye çalışıyordum?

Sevdiğim şey neydi?

Nefret ettiğim şey neydi?

En büyük hazzın kimden ya da nereden gelmesini bekledim?

Bana acı veren bir şey olacak mıydı?


Böyle durumlarda “yüreğimizi korumak için” neler yapabiliriz?

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18