BAŞKALARINI YARGILAMAM (2)

dummy1

BAŞKALARINI YARGILAMAM (2)

ÖZ ELEŞTİRİ!

dummy1

TENCERE DİBİN KARA!

Aşağıdaki öyküyü yüksek sesle birlikte okuyalım.

Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına: 

- Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor; belki de doğru sabunu kullanmıyor, demiş.

Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.

Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış.

- Bak, demiş kocasına. Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda. Merak ediyorum, kim öğretti acaba ?

- Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim, diye cevap vermiş kocası.

Şu soruları aramızda konuşalım.

Öyküdeki kadının davranışını nasıl değerlendirirsiniz? Sizde nasıl duygular ve düşünceler uyandırdı?

“Tencere dibin kara seninki benden kara” demiş büyüklerimiz. Bu atasözü, “kötülük, kusur yönünden sen benden daha betersin” anlamında kullanılır halk arasında. Kendi eksikliklerimize bakmaktansa, diğer insanların daha ciddi eksikliklerine sahip olduğunu düşünmeyi tercih ederiz.

Nitekim İsa Mesih şöyle der: “Kendi gözündeki merteği görmezken, kardeşine nasıl, ‘Kardeş, izin ver, gözündeki çöpü çıkarayım′ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.” (Luk.6:42)

Şu soruya birlikte cevap arayalım.

Sizce başkalarının kusurlarını yargılamak, kendi kusurlarımızı fark etmekten neden daha kolaydır?


ELEŞTİRİ VE ÖZ ELEŞTİRİ KARDEŞLER

Aşağıda blog yazısını yüksek sesle okuyalım. Ardından soruları birlikte cevaplandıralım.

İki kardeş kelimedir aslında “eleştiri” ve “özeleştiri” kelimeleri… Kardeş oldukları halde birincisine öz evlat muamelesi yaparız, bizi sun’i olarak koruduğu halde, ikincisi ise üvey evlat muamelesine maruz kalır hep, kendimizi eleştirerek insan olmaktan kaynaklanan zayıflıklarımızı ortaya çıkarıyor diye… Aslında atalarımız “önce iğneyi kendine, sonra da çuvaldızı başkasına batır” diyerek bu iki kelimeyi bir şekilde başka vücutlarda ifade etmişlerdir.

İnsan olmanın erdemini tam olarak hissedebilmek için he ikisine de ihtiyaç duyulur. Ancak bizim toplumumuzda genellikle özeleştiri yapılmadığından yani kişiler ne pahasına olursa olsun kendilerinin ya da en yakınlarındaki akrabalarının, iş arkadaşlarının, ideoloji ortaklarının vb. kazanmasını amaç edindiklerinden kendi zayıflıklarını, eksikliklerini, hatalarını görüp düzeltme ihtiyacı duymazlar. Bu durumda da kişilere eleştirecek o kadar çok şey kalır ki insanlar sürekli karşısındaki eleştirdiğinde ortalığı bir hır gür kaplar.

Eleştiri kolaydır da özeleştiri insanoğlunun bencilliğinden dolayı hiç de kolay değildir. İşte o bencillik kabardı mı insanın dünyasında her şeyi unutur, eleştiri oklarını kendisine çevirmesi o kadar zor gelir ki kendisine en yakın yüksek binadan atlamak daha kolay gelir.

Gerçekten de özeleştiri yapabilmek büyük bir erdem, büyük bir içsel güç gerektirir. Bu gücü toparlamak için insanın biraz da olsa acı çekmesi de gerekir, ancak bizim sistemimiz aşırı korumacı yapısıyla acı çekmemize de izin vermez ve bu kısır döngü içerisinde aslında pısırık olan ama gösteremeyen akıl kullanarak mücadele etmesini bilmediğinden elini taşın altına sokma cesareti göstermeyen insanlar yaratır durur.

Şimdi şöyle dönüp hep beraber bir aynaya bakalım derim, nasıl yapmadık mı kendimiz, bugüne kadar eleştirdiğimiz yüzlerce binlerce on binlerce yanlışı. Sırf kendimiz veya sevdiklerimiz sıkıntıya düştüklerinde veyahut da duygularımıza yenik düşerek sahip olunan sorunları ileriye ötelemeyi, sorunu çözmeye yeğleyerek sisteme yani içinde bulunduğumuz gemiye zarar vereceğini bile bile…

Aslında hep Özeleştiri isimli kardeşe yaptığımız kötü muamelenin sonuçlarıdır da tüm bunlar. Onu biraz sevebilseydik, onun bizi gerçekten seven olduğunu anlayabilseydik, yaşamazdık tüm bu sıkıntıları.

Hepimizin daha çok özleştiri yapabileceği kadar erdeme sahip olacağı yarınların bir an önce gelebilmesi dileğiyle…

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?blogNo=24987

Eleştiriye “öz evlat” ve özeleştiriye “üvey evlat” muamelesi yapmak yorumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce özeleştiri yapmak neden bu kadar zor?


ELEŞTİRMEDEN ÖNCE ÖZELEŞTİRİ YAPALIM

Gururumuz, benliğimiz, bizi yargılamaya iterken kendimize bakmaktan da bizi uzaklaştırır. Eleştiri her zaman özeleştiri yapmaktan kolay ve bizi tatmin eden bir davranıştır. Bunun yanı sıra başkalarını yargılarken nereden geldiğimizi de unutuyoruz. Rab’bin bizi hangi durumlardan kurtardığını hatırlamak, belki de başkalarını eleştirirken bizi daha merhametli hale getirecektir. Romalılar 2:1’de Pavlus bundan bahseder: “Bu nedenle sen, ey başkasını yargılayan insan, kim olursan ol, özrün yoktur. Başkasını yargıladığın konuda kendini mahkûm ediyorsun. Çünkü ey yargılayan sen, aynı şeyleri yapıyorsun.”

Yargılamak ikiyüzlülükle eşdeğer bir tutumdur. Özeleştiri yapmadan eleştirmeye kalkmak, İsa Mesih’in yine Matta 7’de belirttiği gibi, kendi gözümüzdeki merteğe dikkat etmeden başkalarının gözündeki çöpü çıkarmaya benzer. Kendimizi kayırmış, başkalarını yargıladığımız konuda kendimizde hiçbir kusur bulmamışızdır. İkiyüzlülük, başkalarında gördüğümüzde hiç hoşlanmadığımız bir özelliktir. Bize başka, başkalarına başka davranan insanları kimse onaylamaz. Böyle bir insana güvenemeyiz, doğru bir ilişki içinde olamayız.

Oysa özeleştiri yapmak yargıyı şefkate dönüştürür, başkalarına karşı anlayışı geliştirir, merhametli bir bakış açısı kazandırır. Ancak gözümüzdeki merteği görmemiz, başkalarının gözündeki çöpü çıkarma hakkını bize vermez. Özeleştiri yapmaya başlamak, gözümüzdeki merteği görmek, ilişkilerimizde iyileştiren bir tutum geliştirir ve bu tutum da yıkıcı değil yapıcı sohbetlerin önünü açar.

Bazen de başkalarının bizi yargıladığını düşündüğümüz durumlar olabilir. Bu konuda samimiyetle özeleştiri yapmalı, böylece “yargılandığım için yargılama”da bulunmanın önüne geçmeliyiz.

“Mahkum eden eleştiri” yerine, “özgür kılan özeleştiri” yapalım ve ikiyüzlülüğün çirkin tarafına geçmekten sakınalım.


ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİ YAPALIM!

Başkalarını yargılamak, eleştirmek, özeleştiri yapmaktan daha kolaydır. Ama özeleştiri yapmak çok zor olsa bile, yapmayı öğrenmeliyiz. Çünkü Rabbimiz İsa, “önce kendi gözündeki merteği çıkar” diyor.

Bu çalışmada iki amacımız olacak:

1) Başkalarını yargılarken, eleştiri oklarımızı önce kendimize yöneltmek.

2) Özeleştiri yapmanın nasıl bir deneyim olduğunu düşünmek.

Aşağıdaki örnek eleştiri sözlerini okuduktan sonra birlikte şu soruları cevaplandıralım:

Başkalarına yöneltilen bu eleştirileri kişi önce kendine yöneltse, bunların yerine neler söyleyebilir?

Bu konularda başkaları beni eleştirdiğinde nasıl tepki veriyorum? Kendi gözümdeki merteği fark ederek çıkarmam neden zordur? Bu zorluğu aşmak için neler yapabilirim?

dummy2 - Dış görünüş hakkında:
• Şunun haline bak, şöyle giyinilir mi?









dummy2 - Başkalarının hizmeti hakkında:
• Onun hizmetini hiç takdir edemiyorum...





dummy2 - Davranışlar hakkında:
• Çocuklarına nasıl davrandığını görüyor musun!



dummy2 - Harcamalar hakkında:
• Bu para konusundaki tutumuna inanamıyorum... İnsaf yahu!

KRAL DAVUT′UN GÖZÜDEKİ MERTEK

dummy1

2. Samuel 12:1-13 ayetlerini yüksek sesle okuyalım. Aşağıdaki soruları birlikte cevaplandıralım.

Davut “acımasız zengine” hangi konularda eleştiri yöneltti?

Davut özeleştiri hakkında ne öğrendi?

Davut’un davranışlarından kendimiz için hangi dersler çıkarabiliriz?


UYGULAMA

Birçok alanda eleştiri yapıyor ama birçok alanda kendimize bakmıyoruz. Aşağıdaki konuları göz önüne alarak özeleştiri alışkanlığımızı nasıl geliştirebileceğimizi düşünelim ve bu konularda Kutsal Ruh’tan yardım isteyelim.

• Kilisemizde, çevremizde yapılan birçok hizmet var. Bu hizmetler konusunda eleştirilerimiz var mı? Kendi hizmetimizi ve ruhsal durumumuzu gözden geçirelim.

• Başkalarının hatalarını (bilinçli günahlar burada söz konusu değil) çok çabuk görebiliyoruz. Bu hafta, bu hataları gördüğümüzde, “aynı hataları kendimiz yapıyor muyuz” diye özeleştiri yapalım.

• Bu hafta düşüncelerimizi, davranışlarımızı gözlemleyelim. Başkaları hakkında aklımızdan bir yargı geçtiğinde, hemen aynı konuda kendimizi de gerçekçi bir şekilde yargılayalım.

Deneyimlerimizi gelecek oturumumuzda paylaşalım.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18