BAŞKALARINI YARGILAMAM (4)

dummy1

BAŞKALARINI YARGILAMAM (4)

KOMŞUNU KENDİN GİBİ SEV

dummy1

Aşağıdaki öyküyü yüksek sesle okuyalım.

Trenle uzun bir şehir içi yolculuk yapıyordum. İki çocuk bağırıyor, gülüyor, ne yapacaklarını bilemeden oradan oraya koşturuyordu. Babaları olduğu belli olan adam ise kafasını öne eğmiş öylece duruyordu. Yolcular çocukların yaramazlıklarından bıkmaya başladılar. Adam onların söylenmelerine aldırış bile etmeden dışarıyı seyretmeye başladı. Sanki dünyaya kendini kapamıştı. Sonunda cesur bir yolcu adama yaklaştı:

- Beyefendi, çocuklarınız çok yaramazlık yapıyor.

Adam sakince cevap verdi:

- Biliyorum ama şu an ne yapacağımı bilmiyorum.

Yolcu ısrar etti:

- Nasıl bilmezsiniz beyefendi, biraz çocuklarınıza mukayyet olun!

Adam yine sakin ama bu sefer üzgün bir sesle cevap verdi:

- Ne yapacağımı bilmiyorum, çünkü karımı birkaç saat evvel kaybettik. Hastaneden dönüyoruz.

Burada olduğu gibi, düşünmeden yargıladığımız ve sonradan pişman olduğumuz olayları aramızda konuşalım.


İÇİNİZDEN BİRİ MESİH!

Aşağıdaki öyküyü yüksek sesle okuyalım. Sonrasında soruları aramızda konuşalım.

Zaman içinde yaşanan olayların da etkisiyle, yönetimi altındaki bütün küçük manastırlara etkisini git gide yitiren bir manastırda geçen bir öykü bu.

Bu baş manastırda 70 yaşın üzerinde sadece beş rahip kalmış. Manastır eski güzelliğini ve canlılığını kaybetmiş, ıssız, terk edilmiş bir yere dönmüş neredeyse; sonunun gelmekte olduğu aşikarmış.

Manastırın çevresinde ormanın derinliklerinde kasabada oturan bir Tanrı adamının yalnız kalıp dua etmek için kullandığı bir kulübe varmış. Yıllarca kendilerini dine ve duaya veren rahipler, bu Tanrı adamının ne zaman kulübeye gelip gittiğini hisseder olmuşlar. “Tanrı adamı yine ormanda” diye fısıldaşırlarmış. Yavaş yavaş tüm yetkilerini yitirmenin verdiği çaresizlikle başrahip bir gün bu Tanrı adamını ziyaret etmiş ve manastırı bu çöküşten kurtarabilmek için herhangi bir önerisinin olup olmadığını sormuş.

Tanrı adamı başrahibi kulübesine davet etmiş. Başrahip ziyaret nedenini açıkladığında Tanrı adamı üzüntüyle, “Seni çok iyi anlıyorum. İnsanlar inançlarını yitirdiler. Benim yaşadığım kasaba da da durum aynı.” demiş. Böylece başrahip ve yaşlı adam oturup ağlamışlar. Sonra Kutsal Kitap’tan bölümler okuyup derin konulara dalmışlar.

Başrahip ayrılık vakti geldiğinde, “Bunca yıl sonra tanışmamız iyi oldu” demiş. “Ama yine de buraya gelme nedenim amacına ulaşmadı. Manastırı kurtarmak için bana verecek ufak bir öğüdün bile yok mu?”

“Hayır” demiş adam, “Ne yazık ki yok.” “Sana söyleyeceğim tek bir şey var.” Başrahip merakla adama kulak kabartmış. “Söyleyebileceğim tek şey,” diye devam etmiş Tanrı adamı, “İçinizden biri Mesih’tir.”

Başrahip bu bilgiyle şaşkın bir şekilde manastıra dönmüş. Diğer rahipler çevresini sarmışlar. Ona ısrarla, “Söylesene Tanrı adam ne dedi?” diye sormuşlar.

Başrahip onları yanıtlamış: “Hiçbir yardımı olmadı. Sadece birlikte ağladık. Ama tam ayrılırken bana içimizden birinin Mesih olduğunu söyledi. Ne demek istediğini anlamadım.”

Sonraki günler, aylar ve yıllarda yaşlı rahipler bu konuda kafa yormuşlar ve Tanrı adamının sözlerinde gerçek payı olup olmadığını merak etmişler. “Mesih içimizden biri mi? Acaba bu manastırdaki biri rahiplerden biri mi? Eğer öyleyse hangimiz? Acaba başrahibi mi kastetti? Eğer bu aramızdan biriyse, mutlaka başrahiptir. Bir kuşaktan daha uzun bir süredir o bizim liderimizdir. Kardeş Tomas da gerçekten de aziz bir insandır. Herkesi onun çevresine nur saçtığını bilir. Kesinlikle Kardeş Vahan olamaz! Çünkü Kardeş Vahan zaman zaman kavgacı olabiliyor. Ama Kardeş Vahan kavgacı da olsa birçok zaman haklı olabiliyor. Belki de Tanrı adamı Kardeş Vahan’ı kastetmiştir. Fakat kardeş Filip olamaz. Kardeş Filip o kadar pasif bir insan ki… Fakat gizemli bir şekilde kimin yardıma ihtiyacı olsa Kardeş Filip onun yanındadır. Belki de Mesih Kardeş Filip’tir. Bu Tanrı adamı beni kastetmiş olmasın! Ama ben o kadar sıradan bir insanım ki… Tanrım, ben senin için o kadar değerli miyim?”

Bu ruh hali içinde derin derin düşünürlerken yaşlı rahipler birbirlerine olağandışı saygılı davranmaya başlamışlar. Karşılarındakinin Mesih olabileceği korkusuyla anlayışlı, sevgi dolu, birbirlerini yücelten tavırlarla birbirlerine hizmet etmişler.

Yaşadıkları orman çok güzel olduğu için insanlar ormana piknik yapmaya, dinlenmeye gelirlermiş. Zaman zaman da manastırı ziyaret ederlermiş. İnsanlar zamanla bu beş rahibin birbirlerine davranışlarındaki değişikliği fark etmişler. İnsanlar akın akın manastıra gelmeye ve sevgi dolu bu ortamda olmayı özlemeye başlamışlar.

Birkaç yıl sonra da manastır tekrar eski güzel günlerine dönmüş.

O gece Tanrı adamının verdiği armağan sadece beş rahibi değil, bütün çevreyi, orada yaşayan, orayı ziyaret eden bütün insanları da değiştirmiş.

Bu hikayenin ışığında şu soruyu birlikte cevaplandıralım:

Rahiplerin davranışlarındaki değişimin altında yatan sebep neydi?


SEVGİYLE BAKMAK

“Sevgi birçok günahı örter” diyor Petrus mektubunda (1Pe.4:8). Petrus’un, Özdeyişler 10:12’den alıntı yaptığı sözün tam hali şöyledir: “Nefret çekişmeyi azdırır, Sevgi her suçu bağışlar.” Burada kastedilen, önceki derslerimizde de özellikle belirttiğimiz gibi, günaha tolerans gösterip onu mazur görmek değildir. Petrus bu sözü, imanlılar arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için söyledi. “Her şeyden önce birbirinizi candan sevin” der Petrus, bu sözünden hemen önce. İsa Mesih de, “Tanrın olan Rab’bi seveceksin, komşunu da kendin gibi seveceksin” buyruğunun, buyrukların en önemlisi olduğunu belirtmiştir. Rabbimiz İsa Mesih için “sevgi” en önemli buyruk olduğu gibi, Petrus için de aynı şey geçerliydi.

Yakup 4. bölümde “sevgi yasası”ndan bahsedilir. Bu sevgi yasası özellikle ilişkilerimizde eylem gerektirir. Sevgi, yargılamadan önce anlamaya yönelir, yardım eder, dua eder, kendisine karşı işlenen suçları bağışlar. Böylelikle günahları örter sevgi; kardeşinin hatalarını, kusurlarını, zayıflıklarını ortaya serip kendini haklı çıkarmaya çalışmaz, onları hoşgörür, tamamlamaya çalışır. Başkalarını oldukları gibi kabul edip onlara sevgi filtresiyle bakar.

Yargılamak da sevgi gibi bir karardır. Bakış açımızla ilgilidir. Yargılama, önceki derslerimizde gördüğümüz gibi, kolay ve düşünmeden yaptığımız, kendimizi Tanrı yerine koyduğumuz ve gizliden gizliye kendimizi en iyi ve en adil olarak gösterdiğimiz bir günah olarak karşımıza çıkıyor. Tanrı’nın topluluğuna zarar verebilen, ilişkileri bozan bir günahtır yargılama.

Bakış açımızı ancak Tanrı sevgisiyle birbirimize baktığımızda değiştirebiliriz. Yargıda bulunmadan önce sevgiye öncelik vermek, başkalarını yargılayarak günah işlemenin önünü kesecektir.


NE EKERSEN ONU BİÇERSİN

Aşağıda ilk dersimizde verdiğimiz örneklere benzer örnekler göreceksiniz. İlk dersimizde, kolaylıkla yargıda bulunduğumuz durumları ele almıştık. Şimdi bu örnekleri yeniden gözden geçirip bu kez “sevgi bakış açısı”yla nasıl karşılık verebileceğimize bakalım.

Her bir örneği okuduktan sonra, yargıda bulunmadan nasıl sevgiyle cevaplar verebileceğimizi aramızda konuşalım.

dummy2 • - Sevgi Hanımlar yeni ev almışlar.
Yargılayan bakış açısı: Kim bilir hangi parayla almışlardır?
Sevgiyle bakış açısı: …….




dummy2 • - Mehmet Bey’deki rahatlık da kimsede yok! Karısı çalışıyor, kendi evde yatıyor:
Yargılayan bakış açısı: Adam tembel.
Sevgiyle bakış açısı: ……

dummy2 • - Eski püskü giysiler içinde biri bulunduğumuz toplantı salonuna girer.
Yargılayan bakış açısı: Bu adamın ne işi var şimdi burada?
Sevgiyle bakış açısı: ……

dummy2 • Canan: Böyle çocuk dersi verilir mi hiç!
Dilek: Ne oldu?
Canan: Yine eski moda yöntemleri kullanıyor.
Sevgiyle bakış açısı: ……

GÜNAHKAR MI, YOKSA BAĞIŞLANAN MI?

dummy1

Luka 7:36-50 ayetlerini yüksek sesle okuyalım. Ardından şu soruları birlikte cevaplandıralım:

Ferisi kadınla ilgili nasıl bir yargıda bulundu?

İsa Mesih, kadın hakkında nasıl bir bakış açısıyla yorumda bulundu?

İsa Mesih’in verdiği karşılık bize neler öğretir? Kendimiz bu davranışı nasıl uygulayabiliriz?


İLK TAŞI BEN ATARIM!

dummy1

Yuhanna 8:1-11 ayetlerini yüksek sesle okuyalım. Bu ayetler günahı mazur göstermez, ancak yargılarken herkesin kendine düşen sorumluluğu üstlenmesi konusunda bize bir ders verir.

Ayetlerin ışığında aşağıdaki soruları birlikte cevaplandıralım:

Taş atmaya yeltenenleri İsa Mesih nasıl bir vicdan muhasebesi yapmalarına yönlendirdi?

Bu insanların tepkisini nasıl yorumlarsınız?

Taşı atamayan insanların tepkisini nasıl yorumluyorsunuz?


 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18