ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (4)

dummy1

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (4)

İSA’NIN BİZDEKİ DÜŞÜNCESİ

dummy1

Ünitemizi yüksek sesle okuyalım.

Tanrı’yı Yüceltelim ilahi kitabında 616 nolu ilahiyi birlikte söyleyelim. Eğer bilmiyorsak linkten ilahiyi dinleyip öğrenebiliriz.

http://www.youtube.com/watch?v=CwyhtjCX_1M

Güneşi taç yapıp başıma koysalar,
Altın olsa yıldızlar ellerime verseler,
Dünyayı halı diye ayağıma serseler,
‘Çarmıhım yeter’ deyip İsa’yı izlerim.

Bütün dünyanın bilgisini verseler,
‘Güç ve kudret senindir’ deseler,
Üstüne krallıklar vaat etseler,
‘Çarmıhım yeter’ deyip İsa’yı izlerim.

İstemem zenginlik, yücelik ve kudret,
Bunların hepsi Rabbim’e aittir.
Ve ben de anladım sonsuz gerçeği,
‘Çarmıhım yeter’ deyip İsa’yı izlerim.

Yukarıdaki ilahinin sözlerini düşünelim. Alçakgönüllülükle bu sözleri söyleyebilmemiz için bize engel olan şeyleri paylaşalım.


AH, SENİN GÜZEL DİYARIN!

Aşağıdaki yazı Alan Paton’un “Ah, Senin Güzel Diyarın” adlı kitabından alınmıştır. Bu hikaye Güney Afrika’da yaşanmış bir hikayedir. Siyah beyaz çatışmalarının tam ortasında, ırkçılığın en kötü dönemlerinden birinde beyaz bir yargıç siyahi bir kiliseye gidip “Diriliş Bayramı” öncesinde bir ayak yıkama törenine katılır. Kendisine hizmet eden siyahi bir bayanın ayaklarını yıkar. Bu olaydan sonra yargıç işini ve siyasi kariyerini kaybeder. Okuyacağınız bu yazı bu olayı anlatmaktadır.

Kilise çobanı olan Bay Buti, yargıcın evine ziyarete gelmiştir. Ondan bir şey rica eder:

  • Her yıl Kutsal Cuma’dan önceki perşembe kilisemizde bir ayak yıkama töreni yaparız. Değişik kiliselerden birçok kişi bu töreni görmeye gelir ve çok beğenirler. Bu sene ben ve kızım iki bayanın ayaklarını yıkayacağız. Acaba siz Yargıç Oliver, Martha Fortin’in ayaklarını yıkamak ister misiniz?
  • Martha mı?
  • Evet yargıç bey.
  • O benim bütün çocuklarımın ayaklarını yıkamıştır. Ben neden onun ayaklarını yıkamayayım, tabii ki olur.

Bay Buti’nin yüzü sevinçle aydınlandı. Ayağa kalkıp kollarını açtı.

  • Çok kolay olacak yargıç bey; ben Martha Fortin’i sunağın yanına oturmaya davet edeceğim. Sonra sizi isminizle çağıracağım. Eğer sizi yargıç bey diye çağırmazsam bir sakıncası olmaz, değil mi yargıç bey?
  • Hayır, olmaz.
  • Sonra siz sunağa doğru geldiğinizde ben su dolu bir leğen verip belinize bir havlu saracağım. Onun ayakkabılarını çıkaracağım ve siz de onun ayaklarını yıkayıp kurulayacaksınız. Sonra yerinize oturacaksınız. Ben yine onun ayakkabılarını giydireceğim o da gidip yerine oturacak.

Yargıç:

  • Peki bu olanları kim bilecek?
  • Sadece ben, görevliler ve siz yargıç bey.
  • Bu çok iyi. Çünkü bir yargıç sadece kendi yapabileceği özel şeyleri yapar. Ama bir yargıç böyle bir “tören” yapamaz. Anlıyor musunuz?
  • Anlıyorum yargıç bey. Benim yüreğime büyük bir sevinç verdiniz. Bu yapacağınız şey benim ve birçok insanın yüreği için şifa olacak. Biliyor musunuz yargıç bey, bu insanlardan bazıları beyazları sevmelerinin mümkün olduğunu düşünmüyorlar, bu yüzden onları sevmeye bir neden de bulamıyorlar.

Sonunda beklenen gün geldi. Yargıç Oliver, Kasabadaki Kutsal Siyon Kilisesi’ne girdi. Yargıcı kapıda Bay Buti karşıladı ve kilisenin arka sıralarında bir yerde oturttu.

  • Çok affedersiniz yargıç bey, Marta sizi görmesin diye sizi böyle arkaya oturtmak zorunda kaldım, dedi.

Tören başladı. Önce Rab İsa’nın son yemekte öğrencilerin ayaklarını nasıl yıkadığı anlatıldı. Sonra tek tek isimleri çağırmaya başladılar.

  • Martha Fortin! Lütfen öne gelin!

Martha, otuz yıl önce Yargıç Oliver henüz bir avukatken onun evinde çalışmaya başlamıştı. Kadıncağız öne doğru yürüdü, sonra ayaklarını yıkayacak kişinin adını duydu: Jan Kristian Oliver! Kasabanın yüce yargıcının, ayaklarını yıkamak için sunağa kadar yürüdüğünü duydu!

Bay Buti yargıca havluyu verdi, yargıç Kelam’ın söylediği gibi havluyu kuşandı, su testisini aldı, Martha’nın ayaklarının dibinde diz çöktü. Yargıç kadıncağızın sağ ayağını aldı, yıkadı, kuruladı. Sonra diğer ayağını da alıp aynısını yaptı. Kadıncağızın ayaklarını nazikçe ellerine aldı ve yıllarca ona hizmet etmiş olan o ayakları eğilip öptü. Martha ve kilisenin diğer üyeleri gözyaşlarına boğulmuşlardı.

Bu okuduğumuz hikâyede yargıcın yaptığı bizi hangi açılardan etkiliyor? Neden?

Okuduğumuz bu gerçek olayda, yargıcın bu davranışı orada bulunan insanlarda nasıl bir etki yaratmış olabilir sizce?


MESİH’TEKİ DÜŞÜNCE

Bundan önceki üç oturumda alçakgönüllülüğün ne demek olduğunu, gururu ve İsa Mesih’in alçakgönüllülüğünü konuştuk. Şimdi sıra geldi bu öğrendiklerimizi kendi hayatımızda uygulamaya.

Pavlus Filipililere yazdığı mektupta, İsa Mesih’in kendini alçaltıp çarmıhtaki ölüme boyun eğmesini anlatmadan önce söylediklerine bir anlamda şöyle bir başlık atıyor: “Mesih İsa’daki düşünce sizde de olsun.” (Flp.2:5)

Bu cümle, alçakgönüllülüğü amaç edinirken aklımızda tutacağımız bir düşünce olmalıdır. Kendimizi alçaltmak o kadar kolay olmayabilir çoğu zaman. Yanlış bir şekilde de alçakgönüllü olduğumuzu zannedebiliriz. Alçakgönüllülüğümüzden gelen gururumuz her şeyin önüne geçebilir. İşte, böyle durumları önlemek için düşüncelerimizde bu ayetin yer etmesi önemlidir.

Kendimizi alçaltmak, alçakgönüllü olmak, kendi birikim, beceri ve tecrübelerimizi inkar etmek değildir. Bütün bunları başka bir kişi için sevinçle kullanmak, başkalarına bu birikimlerimiz aracılığıyla hizmet etmek demektir. Karşımızdaki kişinin de başarılarına kendi başarılarımız kadar sevinmek, sevgiden doğan alçakgönüllülüğümüzün göstergesi olacaktır.

İsa Mesih’in hayatından öğrendiğimiz de bu değil midir? Başkalarına göstermediğimiz alçakgönüllülüğün tek başına bir anlamı yoktur. Pavlus’un yine Filipililere yazdığı mektuptaki sözleri düşünelim: “Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın.” (Flp.2:3)

Tanrı’nın bana verdiklerinden ötürü övünmem, onurlandırılmayı beklemem neden yanlış olsun?

Hayatımıza baktığımızda, bütün her şeyi Rab’den aldığımızın bilincine varabiliyoruz. Kendi başarımız, kendi birikimimiz diye düşünsek bile aslında bu doğru değil. İnsanlardan beklediğimiz onurlandırılma, gurur duyulma ve yüceltilme, Tanrı’nın verdiklerinin ve vereceklerinin yanında boştur. Yakup bunun bilincinde olarak şöyle diyor: “Yine de bize daha çok lütfeder. Bu nedenle Yazı şöyle diyor: “Tanrı kibirlilere karşıdır, ama alçakgönüllülere lütfeder.”... Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir.” (Yak.4:6, 10)


KENDİMİZİ ALÇALTMAK

Aşağıdaki örnekleri okuyalım, “Mesih İsa’daki düşünce sizde de olsun” cümlesiyle bu örneklerdeki durumları karşılaştıralım. Çıkardığımız sonuçları aramızda konuşalım

dummy2 - Bugün Nesrin Teyze’nin evine gidip biraz temizlik yapmak istiyoruz. Ayşeciğim, sen de gelir misin?
- Gelmeyi isterim ama benim toza alerjim var. Belim de çok ağrıyor... Belki başka zaman...
Mesih İsa’daki düşünce ile bu cevap arasında nasıl bir fark var?

dummy2 - Sanırım Seçil sana darılmış.
- Aa, neden acaba?
- Bilmiyorum ama sana karşı bir tavrı var. Görmedin mi? Sana kızgın bakıyor, bir de sen bir şey sorunca cevap bile vermiyor.
- Aslında fark ettim ama konduramamıştım. Ben hemen gidip neyi olduğunu sorayım. Büyümesin olay.
- Ya seni terslerse?
- Olsun, gene de bir şey yapmışsam öğrenip özür dilemem gerek.
Mesih İsa’daki düşünceye göre bu tutumu nasıl değerlendirirsiniz?

dummy2 - Mutfakta bulaşık yıkayan Ahmet Ağabey mi?
- Evet
- E, o bugün vaaz vermedi mi?
Ahmet Bey’in tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

dummy2 - Duydun mu, senin beklediğin göreve Hasan’ı getirmişler?
- Ciddi misin?! Benim üstüm mü olacak şimdi yani Hasan!
- Aynen öyle, kendi söyledi. Bir de, ‘Çok çalıştım, emeğimin karşılığını aldım, sağ olsunlar, diğer arkadaşlar da kendilerine çekidüzen versinler artık,’ dedi.
- Ne dedi, ne dedi?! Hayatta çalışamam ben burada artık! Bitti!
Bu cevap bir Hıristiyan olarak size ne düşündürdü?

dummy2 - Geçen gün hastayken yemek yapıp götürmüşsün, söyledi bize.
- Ay n’olacak canım, iş değil! Gerçi çok meşguldüm...

- Bak o kadar koşturmanın arasında bunu da sıkıştırmışsın, bravo valla!
- Yok canım, o kadar değil. Çocuklar, ev işi, kocayla ilgilen derken nasıl sıkıştırdım araya ben de bilmiyorum...
- Ah ah, çocuklar da evdeydi sahi! Çok hayırlı bir iş yapmışsın. Tanrı karşılığını verecektir.
- Versin diye yapmadım tabii...
- Tabii tabii...
Bu kişinin söylediklerinde alçakgönüllülükle ilgili nasıl bir tutum görüyoruz?

KUTSAL KİTAP ÇALIŞMASI

Aşağıdaki ayetleri yüksek sesle okuyalım ve sonra soruları kendi aramızda konuşalım.

“Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın. Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin. Mesih İsa’daki düşünce sizde de olsun. Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı′ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. Bunun için de Tanrı O′nu pek çok yükseltti ve O′na her adın üstünde olan adı bağışladı.” (Flp.2:3-9)

  • 2-4. ayetlere bir bakalım. Birçoğumuz için başkalarını kendimizden üstün görmek neden zordur?
  • Bencilce tutkular ve boş övünmeler nelerdir? Bunların tam tersi ne olabilir?
  • İsa Mesih’in düşüncesinin bizde olması ne demektir?
  • 6. ve 7. ayetlerden, İsa Mesih’in, sahip olduğu haklara yaklaşımı hakkında neler öğreniyoruz?
  • 9. ayet bize nasıl bir ümit veriyor?

UYGULAMA

Öncelikle Filipiler 2:1-9 ayetlerini ezberleyelim. Hatta, görebileceğimiz bir yere yazıp asalım ki her zaman gözümüzün önünde olsun.

Bu hafta ve ileriki günlerde, başkalarına alçakgönüllülükle hizmet etme konusunda fırsat kollayın.

Bir başkasına alçakgönüllülükle hizmet etme konusunda hangi alanda zorlandığınızı kendinize itiraf edin. Bir yere not edin, bir arkadaşınızla paylaşın. Rab’bi hoşnut etmeyen tutumlarınızdan tövbe edin. Kendinizi sıkça bu konuda yüreğinizi denetlemeye alıştırın.

Bu alanda Rab’bin sizi güçlendirmesi için dua edin. Sadece taklit etmeyi değil, İsa Mesih’in düşüncesiyle hareket ederek başkalarının çıkarını kendinizinkinden üstün tutmaya gayret etmeyi amaç edinin.

Böylece Mesih′ten gelen bir cesaret, sevgiden doğan bir teselli ve Ruh′la bir paydaşlık varsa, yürekten bir sevgi ve sevecenlik varsa, aynı düşüncede, sevgide, ruhta ve amaçta birleşerek sevincimi tamamlayın. Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın.

Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin. Mesih İsa′daki düşünce sizde de olsun. Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı′ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.

Bunun için de Tanrı O′nu pek çok yükseltti ve O′na her adın üstünde olan adı bağışladı.

Filipililer 2:1-9

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18