SUÇLULUK (2)

dummy1

SUÇLULUK (2)

BAHANELERİMİZ

dummy1

Annesi oğlunu kaldırmak için yanına gitmiş;
- Hadi oğlum okula geç kalıyorsun
- Okula gitmek istemiyorum anne.

Anne sinirle;
- Okula gitmemen için bana bir bahane verebilir misin?
- Tabii ki hatta iki tane verebilirim; bir öğretmenler beni sevmiyor. İkincisi de öğrenciler beni sevmiyor. Bunlara karşı senin bir bahanen var mı?

Anne;
- Bir 45 yaşında koskocaman bir adamsın. İkincisi sen okulun müdürüsün. Haydi bakalım doğru okula!

Bahanelerimiz hep orada dururlar. Hiç istemediğimiz bir şey yaparken ya da suçlu duruma düşmemek için hemen ortaya çıkarlar. Bu fıkradaki gibi hangi durumlarda ne gibi bahaneler ortaya koyuyorsunuz?

Bahanelerimize sığınmak hakkında Yuhanna mektubunda şöyle diyor:

“Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz. Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.

Günah işlemedik dersek, O′nu yalancı durumuna düşürmüş oluruz; O′nun sözü içimizde olmaz.” (1Yu. 1:8-10)


BABAMIN ÖĞRETTİĞİ DERS

Aşağıdaki hikayeyi yüksek sesle okuyalım. Sonrasında sorulan soruları hikayeyi düşünerek birlikte cevaplayalım.

İspanya’nın güneyinde küçük bir kasabada büyüdüm. 16 yaşındayken bir sabah babam benden kendisini araba ile 30 kilometre uzaktaki bir köye götürmemi istedi. Ancak onu oraya bıraktıktan sonra, arabayı bakım için yakındaki bir tamirhaneye götürüp bırakmam gerekiyordu. Araba kullanmayı yeni öğrenmiştim ve kullanmak için de pek fırsat çıkmıyordu. Onun için hemen kabul ettim. Babamı istediği yere götürdüm ve öğleden sonra 4’te almaya söz verdim.

Sonra arabayı tamirhaneye bıraktım. Birkaç saat vaktim vardı. Ben de, tamirhanenin yakınında bir sinemada bir iki film izlemeye karar verdim. Fakat o kadar güzel filmlerdi ki bırakıp çıkamadım. Sonunda film bittiğinde saatime baktım. Saat 6 olmuştu. Babamla randevuma iki saat geç kalmıştım.

Film izlediğimi öğrenirse babam çok kızacaktı. Bir daha da araba kullanmama izin vermezdi. Bu yüzden tamirhanede işimin uzun sürdüğünü, adamların işi yavaş yaptığını söylemeye karar verdim. Buluşacağımız yere geldiğimde babamın köşede oturduğunu gördüm. Hemen özür dileyip hazırladığım bahaneyi söyledim.

Bunun üzerine bana nasıl baktığını asla unutamam. “Bana yalan söylediğin için çok üzüldüm oğlum” dedi.

“Baba,” diye atıldım hemen, “sana yalan söylemiyorum! Adamlar işlerini yavaş yaptılar. Uzun sürdü. Gerçeği söylüyorum!”

“Sen geç kalınca tamirhaneyi aradım” dedi babam. “Bana senin henüz arabayı almaya gelmediğini söylediler. Yani arabayla ya da tamirhanedeki adamlarla bir sorun olmadığını biliyorum.”

Babama gerçeği itiraf ettim. Babam beni çok üzgün bir şekilde dinledi. “Kızgınım ama kendime. Demek ki seni kendi sorumluluklarını alabilecek şekilde yetiştiremedim. Başkalarını bahane edip suçunu üstlenemeyecek kadar olgun bir çocuk yetiştirmekte zayıf davranmışım.

Bu yüzden bu suçu ben üstleniyorum. Eve kadar yürüyeceğim. Sen de benim peşimden geleceksin.”

Babam yürümeye başladı. Ne kadar ısrar ettiysem de onu arabaya bindiremedim. Yol boyunca o önde yürüdü ben de arabayla onu takip ettim. 30 kilometre boyunca yürüdü.

Babamın hem fiziksel hem de ruhsal olarak acı çekmesi hayatımın en acı veren hatırası oldu. Ancak aynı zamanda hayatımın en büyük dersi oldu. O günden sonra sorumluluklarımı bilmeye çalıştım. Hep o günü hatırladım.

Hikayede kendi suçunun sorumluluğunu almayan birini gördük.

Şu soruları aramızda konuşalım.

Biz günahımızla yüzleşirken nasıl bir tutum içinde olmalıyız?

Çocuğu en çok etkileyen, babasının davranışı oldu. Bizim günahlarımızla yüzleşmemize ve bizi bunları itiraf etmeye iten nedenler nelerdir? İsa Mesih’in bizim için yaptıklarını düşünüp bu soruyu aramızda konuşalım.


GÜNAHLARIMIZ AFFEDİLDİ, BAHANELERİMİZ DEĞİL

Genellikle iki kardeş arasında bir kavga çıkarsa hiçbiri “ben suçluyum” demez. Hemen biri öbürünü suçlar. “Bana vurduğu için ben de vurdum”, “O benim kalemimi aldı, ben de onun defterini attım.” Bazen büyüklerden de aynı şeyleri duymanız mümkündür. “Beni kızdırdı, ben de ona bağırdım”, “Bu kocaman saksıyı buraya koymasaydın ben de ona çarpmazdım”. Büyük küçük her kabahatimiz için bir bahanemiz var. Bu bize kimleri hatırlatıyor? “Yanıma koyduğun kadın meyveyi verdi, ben de yedim”. “Yılan beni aldattı. O yüzden yedim.” (Yar. 3:12-13) Bu sözleri Adem ile Havva günaha düştükleri zaman Tanrı’ya söylemişlerdi. Birer bahane bulmakta zorlanmadılar. Sadece etraflarına baktılar.

Hepimiz hata yapar, günah işleriz. Bu konuda Kutsal Kitap açıkça “günah işleyebileceğimizi” söylüyor. Ancak bu hatalara verdiğimiz iki tepki olabilir: Suçu bir başkasında ararız (bir kişide, bir durumda, geçmişimizde vs).

Kendimizle yüzleşir, Tanrı’nın önünde pişman olup tövbe ederiz. Yuhanna mektubunda şöyle diyor:

“Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz. Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır. Günah işlemedik dersek, O′nu yalancı durumuna düşürmüş oluruz; O′nun sözü içimizde olmaz.” (1Yu. 1:8-10)

Yaşlı bir imanlı amca her zaman, “Rab günahlarımızı afetti, bahanelerimizi değil.” Derdi. Bu söz size ne düşündürüyor?

Suçluluk duygusu, bizi kendimizle yüzleşmeye götürdüğünde sağlıklı bir duygudur. Suçluluk duygusunun olmaması, gerçekte o suçun olmadığı anlamına gelmez. Biri hırsızlık yapsa, “kendimi suçlu hissetmiyorum” diyerek kendini savunamaz. Günah işlemenin getirdiği bir suçluluk duygusu olmalıdır ve kişiyi pişmanlığa yöneltmelidir. Petrus aynı şekilde imanlıların özgürlüklerinin kendilerine bu konuda bahane olmamasını ister: “Özgür insanlar olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü kötülük yapmak için bahane etmeyin. Tanrı′nın kulları olarak yaşayın.” (1Pe. 2:16)

İnsanlar kendilerini suçlu hissetmek istemiyorlar; kendileriyle yüzleşmek, yaptıklarının sorumluluğunu sadece yaşamak değil, tamamen yüklenmek yerine, başka nedenlere kendi hatalarını yüklemeye çalışıyorlar. “Yaşadıkların yüzünden bu hataları yapıyorsun. Kendini suçlama, geçmişini suçla.” Kendini iyi hissettirecek panzehiri arayan insanoğlu, bu bahanelere sahip çıkıyor.

“Bir adamın iki oğlu vardı. Adam birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağda çalış’ dedi. Oğlu, ‘Gitmem!’ dedi. Ama sonra pişman olup gitti. Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söyledi. O, ‘Olur, efendim’ dedi ama gitmedi.” (Mat. 21:18-31)

“İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş oldu?”


SUÇLULUĞUMU GİZLESEM

Örnekleri okuyup hangi bahanelerle suçluluğumuzu gizlediğimiz konusunda aramızda konuşalım.

dummy2 • Bugünkü tapınma gerçekten beni teşvik etti. Güzeldi değil mi?
- İnan hiçbir şey anlamadım. İçimde başka bir sıkıntı vardı.

- Hayırdır? Ne oldu?
- Emine’nin tavırları hiç hoşuma gitmiyor. Onun yüzünden tapınamadım. Bugün hep ona bakıyordum. Ne tapınabildim ne de bir şey alabildim.

dummy2 • Bugün çok kötü bir şey yaptım Selçuk.
- Hayırdır kardeşim, ne oldu?
- Annem bana para vermişti kredi borcunu ödemek için. Bugün de iş yerine alacaklılar geldi. Mecbur o parayı verdim. Ne yapacağım, kara kara düşünüyorum.
- Ya ağabey üzme kendini! Ne yapacaksın olmuş bir kere. Gelince mecbur kalmışsın, vermişsin. Sen o parayı kazanır gene ödersin. Öbür ay ikisini birlikte ödersin kredinin, annenin de haberi olmaz.
- Doğru söylüyorsun Selçuk. Neyse, iyi geldi bu söylediklerin. Sabahtan beri içim içimi yiyordu.

dummy2 • Akşam kaçta eve geldiniz?
- Gece iki, üç vardı. Çok hatırlamıyorum. Ama hiçbirimiz pek iyi değildik. Anlarsın ya...
- Neydi zorunuz o kadar? Ben çıkarken iyiydiniz. Keşke o zaman bırakıp gelseydiniz.
- Ya, ben kalkalım dedim de, Ayhanlar bırakmadı.

dummy2 • Bir önceki oturumdaki hikayeyi hatırlıyor musunuz? Kasiyer bir yanlışlık yaptığı için aldığı perdelerden sadece bir tanesinin parasını ödeyip çıkan birinin hikayesiydi. Şimdi bu kişinin eve geldikten sonra iç sesiyle konuşmasına bir bakalım:
Kendi: Aldım geldim ben bu perdeleri ama hırsızlık olmadı mı?
İç ses: Yok canım! Ne hırsızlığı! Zaten senin bir suçun yok. Kız yanlışlık yaptı.
Kendi: Tamam ama geri dönüp bu hatayı düzeltmem gerekmez mi?
İç ses: Yapma, o kadar yolu tekrar mı gideceksin? Bir de demezler mi kasada niye söylemedin diye? Sonradan karar verdiğin çok belli olacak, utanacaksın.

Kendi: Şimdi ekstrede de çıkacak, eşim de öğrenecek. Onun gözünde nasıl bir duruma düşeceğim?
İç ses: Ekstreyi saklarsın. Görmez. Ya da bir bahane uydurursun.
Kendi: Of, niye vicdanım bu kadar rahatsız! İyi olmam lazım hâlbuki. Tamam, neyse artık düşünmeyeceğim.


YALNIZ SANA KARŞI

dummy1

Davut ile Bat-Şeva’nın öyküsünü çoğumuz biliriz. Davut ordusu savaştayken sarayında kalmış ve evli olan bir kadın Bat-Şeva’yla birlikte olmuştur. Hatta kadının kocasının öldürülmesine sebep olmuş, sonunda onunla evlenmiştir. Günahın günahı doğurduğu bu olay sırasında Rab, Natan peygamberi Davut’a gönderir. Bu olayı Kutsal Kitap’tan okuyalım.

Birlikte 2. Samuel 12:1-13 ayetlerini okuyalım.

Ayetlerin ışığında şu soruları birlikte cevaplayalım.

Davut, zengin adamı suçlayıp, öfkelenirken unuttuğu şey neydi?

Kendiyle yüzleştiğinde ve suçluluğunu anladığında ne söyledi?

Onun bu sade ve tek cümlelik “Rab’be karşı günah işledim” sözüne ve tutumuna bakarak, kendi bahanelerimiz hakkında ne gibi şeyler öğrenebiliriz?


UYGULAMA

Şimdi, “Çok yorgun olduğumdan dolayı sana çok öfkelendim”, “Bu parayı hak ettiğimi düşündüğümden dolayı gizlice aldım” gibi bazı cümleler kuracağız. Aşağıdaki boşlukları doldurabiliriz:

“ ……………………….. dolayı bugün bir adamı üzdüm.”

“ ………………………… dolayı dedikodu yapmak zorunda kaldım.”

“……………………………………… dolayı yalan söyledim.

“…………………………………….dolayı hiç hoş olmayan sözler söyledim”.

Bu cümleler gibi cümleleri aslında düşündüğümüzden daha sık kuruyoruz. Bu hafta özellikle kendi sorumluluğumuzu bilmek ve bahaneler üretmemek için kendimizle yüzleşelim. “İçin”, “dolayı”, “yüzünden” gibi ifadeleri kullanmaktan kaçınarak, parmağımızla kendimizi işaret edelim: “Ben söyledim, ben istedim, ben yaptım” diyelim.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18