VERMEK-1

dummy1

VERMEK-1

VERMEMEK Mİ BÜYÜK MUTLULUKTUR?

dummy1

Ünitemizi yüksek sesle okuyalım.

3 Milyon Dolar mı? Sarhoştum, Hatırlamıyorum

İnternet’ten alıntılanan aşağıdaki haberi birlikte okuyalım. Sonrasında sorulan soruları birlikte cevaplayalım.

Van için tek yürek olan binlerce kişiden bazıları, iş yardımı vermeye gelince ortadan kayboldu.

“Van İçin Tek Yürek” programında 62 milyon TL, “Kardeşlik Zamanı” programında ise 65 milyon TL bağışta bulunulacağı vaat edildi.

Programların ertesi günü, TV yetkilileri, yardım vaat edenleri tek tek arayıp para toplamaya başladı.

Takvim Gazetesi′nin haberine göre, programdan 5 gün sonra yardımların sadece 3′te biri toplanmıştı. Aradan geçen 3 ayda da değişen bir şey olmadı...

En ilginç bahane ise 3 milyon dolarlık bağış vadeden ‘işadamı’ndan geldi: Sarhoştum, hatırlamıyorum.

3 Milyon Dolar Haberi

Haberde de gördüğümüz gibi, mesele vermek olunca verilen sözler nasıl da unutuluyor…

  • Neden dünya malını sımsıkı tutmak isteriz? Buna neden olan etmenler sizce nelerdir?

Zenginliğin aldatıcılığı olağanca hızıyla insanların yüreklerine yerleşiyor. Az olsun ya da çok olsun, bu çağın insanları dünya malını sımsıkı tutmakta.

Oysa Rab İsa, “Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur.” demiştir (Elç 20:35). Ama bizler doğalımızda bunu böyle algılayamıyoruz.


BİR ALDATAN, BİR DE ALDANAN!

Öncelikle hikayemizi okuyalım. Bitiminde hikayeyle ilgili soruları aramızda konuşalım.

İsmi Satılmış idi; ancak ismi Satılmış olmamalıydı. Niçin Satılmış olacaktı ki ismi? Kim böyle bir ismi ciddiye alırdı ki hem? Harika takım elbiseler giyip parlak ayakkabılar kullanıp müşterilerinin karşısına kendisini Satılmış mı olarak tanıtacaktı? Olmaz öyle şey, dedi içinden. Kendine çok daha fiyakalı bir isim bulmalıydı! Öyle ki müşterilerinin karşısına her anlamda parlak bir adam olarak çıkabilsindi. Böylelikle kendine yeni bir isim buldu. Yeni ismi Tolga idi.

Dünün Satılmışı, bugünün Tolgası olmuştu. Olması gerekiyordu çünkü. Böylelikle satmak istediklerini daha kolay satarım diye düşünüyordu. Uzun yıllar şehir şehir gezmiş, yaman bir satıcı olmuştu. Ağzı oldukça iyi laf yapıyordu. Kapısını çaldığı her evde bir ürün satmazsa üzülüyor, bunu gurur meselesi haline bile getirebiliyordu. Tolga’ya dışarıdan bakan onu oldukça nazik, İstanbul beyefendisi, oturaklı, kültürlü ve varlıklı biri sanabilirdi. İnsanların böyle sanması için uzun yıllar çalıştı Tolga. Şimdi insanlarda böyle bir izlenim yaratması onu çok mutlu etmişti.


Son 1,5 yıldan beri İzmir’deydi. Hayat çok hızlı akıyordu onun için. Bu şehri sevmişti. Çünkü kadınları da erkekleri de kendi çapında bakım yapmayı, şık durmayı seviyorlardı. Bu tam Tolga Bey’in istediği bir durumdu. Kendisi kozmetik ve “bitkisel” ürünler satıyor, bunları pazarlıyordu. Adeta kapı kapı geziyor, ithal olan bu ürünleri tanıtıyor ve satıyordu. Son zamanlarda Zeynep Hanım adında oldukça istekli bir müşterisi vardı. Tolga Bey “bitkisel ürün” olarak adlandırdığı zayıflama ilaçlarından Zeynep Hanım’a toptan satmayı amaçlıyordu. Uzun uğraşların sonucunda bunu başardı. Zeynep Hanım ilaçları kullanalı 1 ay olmuştu ki büyük sağlık sorunları ile karşılaştı. Yemek düzeni altüst oldu; çok hızlı kilo aldı. Son 1 ayda tam tamına 12 kilo almıştı. Bu hızlı kilo alması çeşitli hastalıkları da beraberinde getirdi. Doktora Tolga Bey’in sattığı ilaçlardan kullandığını söyledi Zeynep Hanım. Kilo vermek isterken nasıl kilo aldığını anlattı doktora.

dummy1

Doktor, o ilaçların büyük zararından bahsetti kendisine. Zeynep Hanım büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Giden yüzlerce lirasına mı yansın, kilo vermek isterken kilo almasına ve sağlığının bozulmasına mı yansın durumundaydı. Hem üzgün hem de oldukça kızgındı. Herhalde Tolga Bey’i kazara görse onu boğacak gibi hissediyordu. Bu ürünleri kullanmadan önceki kurduğu zayıflama hayalleri artık yerini sadece hayal kırıklığına bırakmıştı.

  1. Tolga Bey böyle bir aldatmaya neden girdi?
  2. Zeynep Hanım’ı aldatan faktörler nerelerdi?

ZENGİNLİĞİN ALDATICILIĞINA KANMAYALIM!

Hayatımızda benliğimizden kaynaklı birçok olumsuz duygular bizlerde bir yer edinmek isterler. Zenginliğin ardından koşmak, daha çok para kazanmak istediğine sahip olma duygusu da bu olumsuz duygulardan birisidir. Bu çağdaki temel inanış paranın gücünün bütün kapıları açtığıdır.

Ancak gerçekten öyle midir? Para, mülk ve zenginlik tüm kapıları açar mı? Gerçek şudur ki para, zenginlik vb. unsurların yarına kalacağı garantisi hiçbir zaman yoktur. Bu yüzden geleceği olmayan zenginliğin ve paranın aldatıcılığına kapılmamalıyız.

Türlü arzularımız bizleri paraya tutsak insanlar haline getirebilir. Kutsal Kitap bu konuda açıkça belirtiyor:

“Zengin olmak isteyenler ayartılıp tuzağa düşerler, insanı çöküşe ve yıkıma götüren birçok saçma ve zararlı arzulara kapılırlar.” (1Ti.6-9)
dummy1

Gündelik yaşamımızda birçok maddi ihtiyaçlar bizleri daha çok para kazanmak veya zengin olmaya çalışmak gibi düşüncelere itebilir. Böyle bir düşünceye sahip olursak başkalarına vermekten çekiniriz. Böylelikle biz de dünyada yaygın olan ağa düşüp paranın tutsağı duruma gelebiliriz. Bu yüzden ayartılıp tuzağa düşmemek için zengin olmaya çalışmak düşüncesini zihinlerimizden uzaklaştırmalıyız. Para sevgisinden uzak durmak oldukça önemlidir. Çünkü Kutsal Kitap der ki, “Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.” (1Ti.6:10).

dummy1

Kutsal Kitap zenginliğin aldatıcı olduğunu söyler. Para sevgisinden kurtulmak ve cömertçe vermeye hazır olmak için zenginliğin sahte çekiciliğine aldanmamayı öğrenmeliyiz. Zira malımızın da mülkümüzün de gün gelip biteceği, son bulacağı bir zaman mutlaka olacaktır.


AYARTILIP TUZAĞA DÜŞMEYELİM!

Aşağıdaki örnekleri tek tek okuyalım ve açıklanan durumlara bakarak şu soruları yanıtlayalım:

  1. Burada paranın çekiciliğine yol açan istek nedir? Neden bizleri adatmakta bu kadar başarılı olur?
  2. Paranın bizi bu konularda içine çekmesinden, aldatmasından kendimizi nasıl sıyırabiliriz?

dummy2 • Abi müteahhitsin anladık da bu kadar kısa sürede bu kadar çok para kazanmak yine çok zor. Bunu nasıl başardın?
- Bizim millet makyajı sever. Makyaj güzelse içe bakmak istemezler. Ben de makyajlı binalar yapıyorum; gösterişli binalar… Zaten bu bölgede deprem falan olmaz. Dayanıklılık falan bunları boşver, yolunu bulursun sen de…

dummy2 • Ay şekerim hadi canım çok sıkıldı, gidip alışveriş yapalım. Harika ayakkabılar gelmiş, harika elbiseler…
- Ya daha geçen kendine üç çift ayakkabı ile birçok elbise aldın. Gardırobun ağzına kadar dolu zaten!

dummy2 • Çocukların isteklerine yetişemiyorum. Hepsi pahalı telefonlar, pahalı elbiseler istiyor.
- Ne yapacaksın peki?
- Gidip ikinci bir işte çalışacağım artık geceleri…


dummy2 • Bizim Ahmet cömerttir. Ben en iyisi onun yanına gideyim. Orada sıkıntı çekmem.
- Daha dün maaş aldın. Ne diye gidip başkasına yük oluyorsun?
- Benim paramın yeri var. Ben onu biriktiriyorum. Araba alacağım araba!

GEÇİCİ KAHYALIK

Hepimiz Tanrı’nın verdiği canı, ruhu, malı ve mülkü yaşıyor ve kullanıyoruz. Tanrı bize bu anlamda bir kahyâlık görevi verdi. Ancak kahyâlığımız da bir gün son bulacak doğal olarak.

Luka 16:1-14’ü hep birlikte okuyalım ve aşağıdaki soruyu beraber yanıtlayalım.

  • İsa burada geçici kâhyalığı anlatıyor.. Bizler Tanrı’nın bize verdiği nimetleri nasıl doğru kullanabiliriz?

UYGULAMA

Şimdi ve önümüzdeki hafta hepimiz yüreklerimizin içindeki istekleri yoklayalım. Geçim sıkıntılarımızın temel nedeni az para kazanmak mı, yoksa başka etkenler de buna yol açıyor mu?

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18