MESİH′İN DOĞRULUĞUNA ORTAK OLMAK(2)

dummy1

MESİH′İN DOĞRULUĞUNA ORTAK OLMAK(2)

dummy1

TANRI′NIN DOĞRULUK ÇİZGİSİNDE YÜRÜMEK

DOĞRU YÖN NEREDE?

Çalışmamızın başında şöyle bir uygulama yapalım; İçimizden birini seçelim. Gözlerini bağlayalım. Ulaşacağı herhangi bir hedef seçelim. Hedef olabildiğince uzak olsun ve aralara tuzaklar yerleştirelim.

Aramızdan birini de, gözleri bağlı arkadaşımızı hedefe yönlendirmesi için seçelim. Bu kişi gözleri bağlı arkadaşa sadece bulunduğu yerden ve sadece konuşarak yardımcı olacak.

Bir başkası da gözleri kapalı arkadaşını yanlış yönlendirsin. Adımlarını şaşırtsın, önüne çıkıp elindekilerle ses çıkarsın, önünde engel yokken bile varmış gibi yanlış yönlendirsin.

Gözleri bağlı arkadaşımız eninde sonunda hedefe varacak. Eğer vaktimiz varsa, her birimiz bunu deneyebiliriz.

Hedefe ulaşan arkadaşımıza şunu soralım:

Hedefin ne yönde olduğu sana söylendiği halde, yürürken tereddüt ettin mi hiç? Neden?

Gözlerimiz kapalıyken kendi güvenliğimiz için endişelenmemiz doğaldır, ancak Tanrı güvenilirdir. İnsanı Tanrı’nın doğruluğundan uzaklaştıran şey ise, Tanrı’nın doğruluğu yerine kendi doğru bulduğuna güvenmeyi seçmesidir.

“Tanrı onlara güven verir, O’na güvenirler ama gözü yürüdükleri yoldadır.” (Eyü.24:23)


YARANAMIYORUM!

Aşağıdaki metni okuduktan sonra metinle ilgili soruları cevaplamaya çalışalım.

Yine cezalandırıldım. Bu sefer üç gün dışarı çıkamayacağım. Hem de hafta sonuna denk geliyor bu üç gün! Evet, benim hayatım bu işte! Herkes bizim küçük hanım kadar şanslı doğmuyor tabii! N’olmuş yani, anneannemin meyve suyuna sakinleştirici koymuşsam?

Hep ben mi ona yemek götürmek zorundayım? Yani severim anneannemi, götürmek bir şey değil, hemen alt katımız, yaşlı kadın çıkamıyor merdivenleri, n’apsın? Ama bir saat mahkum ediyor beni, onu bunu öğrenecek, onu bunu anlatacak diye. Kadının kalbini kırmak yerine koyuyorum sakinleştiriciyi içeceğine, biraz sonra kendisi rica ediyor, ‘Haydi kızım sen de çık evine vakitlice, ben de dinleneyim azıcık yemeğe kadar’ diye.

Yemek anneanneme gidiyor, ben de çok vakit kaybetmek zorunda kalmıyorum, herkes mutlu! Neden bu kadar sorun oldu, hala anlamıyorum!

Hayır, bir de bizim küçük hanım olmasa kimse anlamayacak. Sen git, benim çekmecemi kurcala, günden güne takip et ilaçları, birer birer nasıl azalıyor da kimse etkilenmiyor diye düşün... Anneannemle konuştukları bir ara şüphelenmiş olmalı. En azından gün aşırı konuşuyorlar tabii, anlaması an meselesiydi aslında. Ha, ama ona yemeklerini götüren kim her gün? Ben! Neden küçük hanım daha kıymet görüyor, onu da anlamış değilim!

Sahi ya! Şimdi düşünüyorum da... Sabah erkenden kalkıyorum. Eve çeki düzen veriyorum. Evin yükü bende, yine de yaranamıyorum kimseye! Bir ara üniversite şu bu hepsini bir kenara atıp çalışayım dedim, eve para da getirdim, yine yaranamadım. Neymiş, başına buyruk davranmaya başlamışım!

Bu eve benim kadar sahip çıkan var mı? Yapılmasını istediğiniz her şeyi yapan ben değil miyim? Alışverişinizi yaparım, pazara giderim, temizliği, yemeği yaparım. Tamam, tek başıma yapmıyorum yani bunları ama yapıyorum yani, öyle çekip gitmiyorum, bırakmıyorum sizi bir başınıza. İşler çabuk bitince ben de erken çıkabiliyorum dışarı nihayetinde.

Annem üzülüyor, bu kızın yüreği neden böyle kötülük peşinde hep diye. Nasıl böyle düşünüyor anlamıyorum! En basitinden, dizimi izlerken bile beni yerimden kaldıracak bir şeyler illa ki istersiniz, o zaman bile kıyamam, yine de yaparım isteğinizi. İçeri gitmişken iki dakika erkek arkadaşımla laflar gelirim, ödeşiriz. Ahh ah, sizi bu kadar seven bir evladınız varken bu ceza verilir mi?

Öyküde, yeterince değer görmediğine inanan bir gencin sözleri yer alıyor. Onun söylediklerini ve kızın karakterini düşünerek şu soruları birlikte cevaplandıralım:

Genç kız, ailesinin takdirini kazanmak için neler yaptığını söylüyor?

İyi olanı yapmaya çalıştığını ima eden bu kızın tutumunda yanlış olan nelerdi sizce?

Bizler Tanrı’ya karşı bu gence benzer nasıl davranıyoruz? Neler yapıyoruz?


KENDİ DOĞRULUĞUM YERİNE...

İnsanın ilk günahı, Tanrı’nın doğru görmediğini seçerek, kendi doğruluğunu Tanrı’nınkinden üstün tutmaktı. Böylece, Tanrı’nın temsilcisi olarak Tanrı’nın doğruluğunu yansıtamaz oldu. Tanrı’nın doğruluğu yerine benliğini rehber alan insan, hem benliğinin isteklerini tatmin etmenin hem Tanrı’dan almayı özlediği bereketlere sahip olmanın kestirme yollarını yaratmaya başladı.

Kayin, Tanrı’ya kendisinden daha farklı bir sunu sunan kardeşi Habil’in sunusu kabul edildiğinde, kendisinin sunduğu kabul edilmediğinde öfkelendi. Tanrı’nın doğrulukla ilgili ilk uyarısını daha hemen bu olayda okuyoruz: “Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.” (Yar.4:7)

Rehber almakla övündüğümüz yüreğimiz ve vicdanımız da günahlı yapımızdan ötürü güvenilmez olduğuna göre, doğru olanı nasıl bileceğiz?

Bize doğruluğu öğreten tek yetkili, güvenilir ve değişmez kaynak Tanrı’dır ve doğruluğu, Kutsal Ruhu ve Kutsal Yazılar aracılığıyla öğretir. “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır.” (2Ti.3:16)

Kutsal Yazılarda başından beri Tanrı’nın isteğinin, insanın doğruya yönelmesi, doğru olanı seçmesi olduğunu görürüz.

Tanrı’nın gözleri, yeryüzünde Tanrı’nın yolunda yürüyenleri arar. Kutsal Kitap’ta Nuh için şöyle denir: “Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.” Yeryüzünü tufanla temizlemeden hemen önce Tanrı Nuh’a seslendi: “Bütün ailenle birlikte gemiye bin” dedi, “Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.” (Yar.6:9; 7:1). Ayrıca Tanrı’nın Eyüp’le de övündüğünü okuyoruz: “Kulum Eyüp’e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınır.” (Eyü.1:8)

Demek ki tamamen temiz yürekli olmakla övünmek yerine, Tanrı’ya güvenen, adımlarının O’nun doğruluğuna göre atanlar olmaktır önemli ve değerli olan. Buyruklara uymak değerli ve önemlidir, ancak İsa Mesih, “Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler’inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!” (Mat.5:20) demiştir. Mesih’in söz ettiği din alimleri, Tanrı’nın buyruklarını titizlikle yerine getirmeleriyle bilinen insanlardı.

İyilik yapmaktan ve dini gerekleri doğru bir şekilde yerine getirmekten öte ne olabilir sizce?

İsa Mesih, “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, dereotunun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa’nın daha önemli konularını –adaleti, merhameti, sadakati– ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden asıl bunları yerine getirmeniz gerekirdi” diyerek, Tanrı’nın doğruluğunu yansıtan tutumları ihmal ederek dini sorumlulukları yerine getirmekle övünen herkesi uyarır (Mat.23:23).


DOĞRU KİŞİNİN EYLEMLERİ

Tanrı’nın doğruluğundan neden uzak düştüğümüzden söz ettik. Tanrı’nın istediği doğruluk, aslında kendi karakterini insanın yansıtmasıdır. Biz Tanrı gibi düşündüğümüz, hissettiğimiz ve karar verdiğimizde Tanrı’nın doğruluğunu yansıtmış oluruz. Süleyman’ın Özdeyişleri ‘doğru kişi’ ile olmayanı tanımlayan sözlerle doludur. Şimdi bunlardan bazılarına bakıp her özdeyişteki ‘doğru kişi’ hakkında şu soruları cevaplandıralım:

‘Doğru kişi’ nasıl bir durum, sorun içindedir?

‘Doğru kişi’nin bulunduğu durum karşısında davranışı, tepkisi nasıldır? Hangi eylemi seçer?

Özdeyişteki ‘doğru kişi’ için başka hangi sıfatları söyleyebiliriz? (Örneğin çalışkan, dayanıklı, sevecen gibi.)

Bilge kişiyi eğitirsen daha bilge olur, Doğru kişiye öğretirsen bilgisini artırır. (Özd.9:9)

Doğru kişinin ağzı yaşam pınarıdır, Kötülerse zorbalıklarını sözle gizlerler. (Özd.10:11)

Doğru kişinin ücreti yaşamdır, Kötünün geliriyse kendisine cezadır. (Özd.10:16)

Doğru kişinin sözleri birçoklarını besler, Ahmaklarsa sağduyu yoksunluğundan ölür. (Özd.10:21)

Kasırga gelince kötü kişiyi silip götürür; Ama doğru kişi sonsuza dek ayakta kalır. (Özd.10:25)

Dürüst insanın doğruluğu onun yolunu düzler, Kötü kişiyse kötülüğü yüzünden yıkılıp düşer. (Özd.11:5)

Kötüler yıkılıp yok olur, Doğru kişinin evi ayakta kalır. (Özd.12:7)

Doğru kişi hayvanıyla ilgilenir, Ama kötünün sevecenliği bile zalimcedir. (Özd.12:10)

Kötü kişinin günahlı sözleri kendisi için tuzaktır, Ama doğru kişi sıkıntıyı atlatır. (Özd.12:13)

Ahmağın yolu kendi gözünde doğrudur, Bilge kişiyse öğüde kulak verir. (Özd.12:15)

Doğru kişi arkadaşına da yol gösterir, Kötünün tuttuğu yolsa kendini saptırır. (Özd.12:26)

Doğru kişi yalandan nefret eder, Kötünün sözleriyse iğrençtir, yüzkarasıdır. (Özd.13:5)

Kötü kişi uğradığı felaketle yıkılır, Doğru insanın ölümde bile sığınacak yeri var. (Özd.14:32)

Doğru kişinin evi büyük hazine gibidir, Kötünün geliriyse sıkıntı kaynağıdır. (Özd.15:6)

Doğru kişinin aklı yanıtını iyi tartar, Kötünün ağzı kötülük saçar. (Özd.15:28)

RAB’bin adı güçlü kuledir, Ona sığınan doğru kişi için korunaktır. (Özd.18:10)

Suçlunun yolu dolambaçlı, Pak kişinin yaptıklarıysa dosdoğrudur. (Özd.21:8)

Tembelin isteği onu ölüme götürür,Çünkü elleri çalışmaktan kaçınır; Bütün gün isteklerini sıralar durur, Oysa doğru kişi esirgemeden verir. (Özd.21:25-26)

Ey kötü adam, doğru kişinin evine karşı pusuya yatma, Konutunu yıkmaya kalkma. Çünkü doğru kişi yedi kez düşse yine kalkar, Ama kötüler felakette yıkılır. (Özd.24:15-16)

Kötünün önünde pes eden doğru kişi, Suyu bulanmış pınar, kirlenmiş kuyu gibidir. (Özd.25:26)

Kötü kişi kendisini kovalayan olmasa bile kaçar, Doğrularsa genç aslan gibi yüreklidir. (Özd.28:1)

Kötünün başkaldırısı kendine tuzak olur, Doğru kişiyse ezgi söyler ve sevinir. (Özd.29:6)

Kana susamışlar dürüst kişiden nefret eder, Doğrularsa onun canını korur. (Özd.29:10)


“İBRAHİM′E DOĞRULUK SAYILDI”

Doğru sayılmak, Tanrı tarafından kabul edilmek, Tanrı’yı hoşnut etmek anlamına gelir Kutsal Kitap’ta. Geçen ünitede İbrahim’in karşılaştığı ilk denemeden söz etmiştik. Şimdi önce tekrar Yaratılış 12:1-6 ayetlerini, hemen ardından Yaratılış 15:1-6 ayetlerini okuyalım. Sonra da şu soruları birlikte cevaplandıralım:

Tanrı’nın İbrahim için ‘doğru’ demesi, İbrahim Tanrı’ya nasıl bir karşılık verdikten sonra oldu?

Tanrı’nın İbrahim’i doğru sayması, yani onu kabul etmesi, ondan hoşnut olması, İbrahim’in herhangi bir dini eyleme bağlı mıydı bu ayetlere göre? Sizce neye bağlıydı?


UYGULAMA

Bir önceki çalışmamızda, yüreğimizin değişken ve güvenilmez olduğunu, vicdanımızın temiz olmadığından söz etmiştik. Bu çalışmada da, Tanrı’nın bizden bu konudaki isteğinin, en başta olması gerektiği gibi, O’na güvenmek ve O’nun doğru karakterini yansıtmak olduğunu öğrendik.

Bu hafta boyunca, Özdeyişler’de ‘doğru kişi’ye karşıt olarak söz edilen karakterleri düşünelim. Kendimize her gün şu soruyu soralım:

Bugün hangi doğruluk eylemini seçebilirim? Bunu yapmak yerine Tanrı bana neyi öneriyor daha iyi bir seçenek olarak?

“Ey insanlar, RAB iyi olanı size bildirdi; adil davranmanızdan, sadakati sevmenizden ve alçakgönüllülükle yolunda yürümenizden başka Tanrınız RAB sizden ne istedi?” (Mik.6:8)

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18