YAKUP

dummy1

YAKUP’UN GÖRDÜĞÜ MERHAMET (27:41-28:9) NEDEN SADIK OLAYIM?

BURADA KALIYORUM

Aşağıdaki öyküyü yüksek sesle okuduktan sonra öykünün ardından verilen soruları birlikte yanıtlayalım.

dummy1

Bu olay gerçek bir hikayeden alıntılanmıştır. Kahramanın adı ve yaşadığı yer değiştirilmiştir.

İsmi, Anna idi. Cenaze günü Anna’nın tabutunun başı bir hayli kalabalıktı. 200 kişilik Doğru Yaşam Kilisesi tamamen dolmuştu, ayakta bekleyen yaklaşık 100 kişi vardı. Hepsi de onun için gelmişti. Anna için. Anna, gençliğinde gerçeğin değerini anlamış ve gerçeğin peşinden gitmeye karar vermişti. Rab İsa Mesih’i kabul etmişti ve O’nda büyüyordu. Kiliseye sürekli katılıyor, eğitimlere dahil oluyor ve imanda büyüyordu. Gün geldi aşık oldu, sevdiği adamla evlendi. Sevdiği erkek de İsa Mesih’e inanan sevgi dolu bir gençti. Mutlu oldular. Sonra çocukları oldu. Çocuklarını Rab’bin sevgisinde büyütmek için epey zaman ve dua harcadılar. Ama bütün bunlara gerçekten değdi. Çocukları da İsa Mesih’e inananlar olarak büyüdü. Ee tabii, hayatın kuralı… Çocukları da evlendi. Onların da çocukları oldu. Torun sahibi oldu Anna ve David. Torun sevgisini tattılar. Torun sevgisini tadarken yaşlandıklarını fark ettiler.

Yüzleri kırış kırış oldu, hastalıklar baş gösterdi. Gün geldi David 70 yaşında Rab’bin yanına gitti. Anna 40 yıllık eşini kaybetti. Teselliyi içe gömülmekte değil, Tanrı’nın huzuruna gitmekte buldu. Kiliseye katılmaya devam etti. David’den sonra Anna, 10 yıl daha yaşadı. 79 yaşında o da Rab’bin yanına gitti. 17 yaşından beri Doğru Yaşam Kilisesi’ne katılan Anna, 79 yaşında öldüğünde halen o kilisenin bir üyesiydi. 62 yıl aynı kiliseye gitti. Kilisesinden hiç ayrılmadı. Ne gelip geçenler gördü… Ne ihtiyarlar, ne hizmet önderleri, ne gençler, ne yaşlılar gelip geçti… Kim bilir ne türlü sıkıntılarla karşı karşıya kaldı kilisede. Anna’nın yakın dostları, Anna’nın çoğu zaman Tanrı’nın kendisine gösterdiği sadakatten bahsettiğini ve çevresindeki insanlara bu şekilde teşvik verdiğini konuşuyorlardı cenazede. Gerçekten de öyleydi. Hayatına dönüp baktığında Tanrı’nın Anna’ya olan sadakati apaçık görünüyordu. Anna’nın torunu cenazeye gelenlerle ilgilenmekteyken aynı zamanda Anna’nın da hayatını anlatıyordu. Büyükannesinin kilisede bazen çok kırıcı ve zor olaylarla karşılaştığını ama buna rağmen büyükannesinin hiçbir zaman kiliseden ayrılmayı düşünmediğini belirtiyordu. Hatta bir sefer öyle bir olay olmuş ki, torunu, “Artık bu kiliseden ayrıl!” demiş, Anna ise, “Tanrı’nın benim için isteği ve vaadi bu kilisede kalıp hizmet etmek. Bunun aksini asla yapmayacağım.” 52 yıllık kilise hayatı size de bir şeyleri düşündürtmüyor mu?

dummy1

Şimdi aşağıdaki soruları bu öyküye göre birlikte cevaplandıralım:

Soru 1: Size göre sadakat, sadık olmak nedir? Birlikte biraz konuşalım, sonra diğer soruyu yanıtlayalım.

Soru 2: Anna’nın bu örneği, bize sadakat ve Tanrı’nın vaatleri ile ilgili neler öğretir?


NEDEN SADIK OLAYIM?

Yaratılış 27:41-28:9 ayetlerini okuyup aşağıdaki ilk iki soruyu yanıtladıktan sonra öğreti kısmını okuyalım.

Soru 1: Neden sadık olmalıyız? Ya da olmalı mıyız?

Soru 2: Tanrı’nın vaatlerini ve seçimlerini anlamak için hangi adımları atabiliriz?

Tanrı’nın kendi hizmetine aldığı kişileri hangi kriterlere göre belirlediğini tam anlamıyla bilmek mümkün değildir. Ağabeyi yani Esav’ı seçmeyip Yakup’u seçen, hile yapmasına rağmen yine de onunla antlaşmasına sadık kalan Tanrı, kuşkusuz hepimizin akıl sınırlarını zorlar. Bu hikayedeki en temel nokta, İshak’ın Yakup’un Tanrı tarafından onaylanmış kişi olduğunu artık görebilmesidir. İshak, Yakup’u bir kez daha, hem de bu sefer Yakup tarafından aldatılmadan, tamamen kendi isteğiyle bereketlemiş, Yakup için çok anlamlı ve özel sözler söylemiştir. Bundan, İshak’ın bir şekilde Yakup’un vaadin asıl mirasçısı olduğunun artık farkında olduğunu anlıyoruz.

Bununla birlikte Tanrı Yakup’u korumak için Rebeka’yı ve İshak’ı kullanmış, onlar Yakup’u akrabalarının yanına gitmesi için ikna etmişlerdir. Böylelikle Yakup o topraklarda hem diri Tanrı’ya inanan bir bayanla evlenebilecek hem de gerçek anlamıyla hizmetine başlayana kadar orada barınabilecekti. Tanrı Yakup’u hizmetine başlamadan önce hazırlayacaktı. Bu kadar skandallara imza atmış bir adamın, kendi ağabeyini kandırmış bir adamın, böyle bir vaadi hak etmediğini düşünebiliriz. Ama Tanrı biz hak etmesek de bizlere merhamet etmektedir; dün, bugün ve yarın. O çağda Yakup’a da merhamet etmiş ve O’na verdiği söze sadık olduğunu göstermek için O’nu korumuştur. En başında söylediğimiz gibi, Tanrı’nın seçimlerini anlamak çoğu zaman mümkün olmuyor. Bunu kendimize bakarak da görebiliriz. Bizler de sıradan insanlarız ama Tanrı bize kendini tanıttı. Zayıflıklarımızdan ötürü günaha düştüğümüzde ve hata yaptığımızda bile bizimle ilgilenmekten vazgeçmedi ve bize sadık kaldı. Tanrı’nın Yakup’a sadakati, bu çağda da geçerlidir.

Esav ise, bu vaadin değerini anlamayan ve sırf ailesini hoşnut etmek için kendi soyundan biriyle evlilik yapan biri olarak karşımızdadır. Kardeşine nefret duyarak öldürmeyi tasarlamaktadır. Esav, Tanrı’nın planlarına ve vaatlerine karşı anlayışsız ve duyarsızdır. Dünyadaki yaşamını gelip geçici değerler üzerine bina etmeye çalışmıştır.

Aşağıdaki iki soruyu Esav ve Yakup’la ilgili az önce okuduklarımızı göz önünde bulundurarak yanıtlayalım:

Soru 1: Tanrı’nın bize sadık olmasının sizce nedenleri nelerdir?

Soru 2: Tanrı’nın bu olağanüstü sadakatine nasıl karşılık verebilir, neler yapabiliriz?

Özet: Kuşkusuz dünyada günahsız olan kimse yoktur. Tanrı da bunun farkında… Ancak buna rağmen Tanrı bütün zamanlarda kendi hizmetinde kullanmak üzere günahlı ve zayıf insanla ilgilenmeyi tercih etmiştir. Bunun en belirgin örneklerinden biri de Yakup’tur. Her türlü hileye rağmen Tanrı’nın Yakup ile yola yürümesindeki isteği O’nun sadakati ile açıklanabilir. Tanrı sadıktır ve her şeye rağmen merhamet etmeye hazırdır. Yakup’la ilgilenen Tanrı, Yakup’un yanında durmuş, Yakup’a merhamet etmiş ve Yakup’u kendi hizmetinde verimli olarak kullanmak istemiştir. Aslında Tanrı, Yakup’a sadık kalarak İbrahim’e verdiği vaade sadık kalmıştır. Tanrı, Yakup’u bereketleyerek İbrahim’i ve soyunu bereketlemiştir. Bizler de Tanrı’nın sadakatini daha çok öğrenip içselleştirerek bunu kendi karakterimize yansıtmalıyız.

dummy1

SADAKATLE İLGİLİ YAŞADIKLARIMIZ

Yaşadığımız günler, gördüğümüz insanlar ve şahit olduğumuz olaylar bizleri her gün şaşkına çevirmekte… Çoğu zaman sadakatle, “Aaa, bu kadarına da pes!”, “Nasıl olur ama?” gibi cümleleri ağzımızdan çıkmaktadır. Sadakatsizlik bu çağda o kadar yaygın bir davranış haline gelmiştir ki, artık insanlara olağan gelmeye başlamıştır. Bütün bunlara rağmen bize her şekilde sadık olan bir Tanrı’ya inanıyoruz ve ihtiyacımız olan şey, Tanrı’nın sadakatini örnek almak ve bunu uygulamaktır.

Aşağıdaki örnekleri okuyalım ve örnekler üzerinde düşünelim. Özellikle Tanrı’nın sadakati ve bizim Tanrı’ya sadakatimiz hakkında düşünebiliriz. Her bir örnekteki davranışların uygun olup olmadığını kendi aramızda tartışalım ve her örnek için şu soruları birlikte cevaplandıralım:

Soru 1: Kilisede, işte, evde ve diğer her yerde sadık olmak için hangi adımları atabiliriz?

Soru 2: Tanrı’nın sadakati bizi nasıl etkiler? Tanrı’nın sadakati bize neler öğretir?

Tanrı’nın Sadakatini Görebilmek…

dummy2 Serhat: Tanrı’nın hayatımda yaptıklarını inanılmaz buluyorum. Ben neydim, nasıl bu duruma geldim, gerçekten inanamıyorum.
Burak: Neler yaşadın Serhat abi?
Serhat: Tanrı’ya ilk inandığım ve olgunlaşmaya doğru adım attığım süreçte çok fazla hata yaptım, çok kardeşi kırdım, günah işledim, hikmetsiz davrandım. Bütün bunları görmek bana çok acı verdi. Zamanla hepsi için Rab’bin önüne gittim, tövbe ettim. Bu büyüme sürecinde Tanrı’nın benimle ilgilenmeye devam etmekten hiç vazgeçmemesi, bana hep sadakatle yardım etmesi ve yol göstermesi, benim iman hayatımda şaşırdığım en büyük gerçeklerden biridir.
Burak: Abi hikayen bana teşvik oldu. Ben de çok fazla yanlış yapıyorum. Son zamanlarda bu kadar yanlışıma rağmen, “Acaba Tanrı benimle ilgilenmeyi bırakır mı?” diye düşündüm, hissettim. Bu düşüncemi silip atmak istiyorum ve bunun için daha fazla dua edeceğim.

Tanrı’ya Duyulan Sadakatin Zedelenmesi…

dummy2 Yusuf: Ben o kiliseye artık katılmıyorum, artık İsa Mesih’i de izlemiyorum. Beni çok üzdüler. Özellikle o iki kardeş benim hakkımda dedikodu yaptı. Ben bunu hak etmiyorum. Ben de artık evde kalıyorum pazarları… Kiliseye gitmiyorum.
Demir: Kardeş, bildiğim kadarıyla o kardeşler senden özür diledi. Artık gelmen lazım. Çünkü kiliseye gelmemizin en önemli amacı Tanrı’nın isteğini yerine getirmek ve O’nu hoşnut etmektir.
Yusuf: Öyle bir kere özür dilemekle olmaz bu işler. Hem Tanrı nasıl olur bunlara izin verir! Ben İsa Mesih’i hiç böyle bilmezdim. Bu adamlar bana yanlış yaptı. Ben bundan sonra kiliseye katılmayı düşünmüyorum.
Demir: Kiliseye katılmama kararını ve İsa Mesih’i izlememe kararını uygun bulmuyorum. Bu yaptığını insanlara karşı değil, doğrudan Tanrı’ya karşı yapıyorsun.

Hizmetimize duyduğumuz sadakat…

dummy2 Kamil: Tapınma hizmetinden çok sıkıldım ve yoruldum. Artık bırakmak istiyorum.
Ayşe: Bu hizmeti gönül rahatlığıyla teslim edebileceğin bir kardeş var mı?
Kamil: Kilise önderim de aynı şeyi sordu. Ama öyle biri şu anda yok. Şu anda yok diye ben ne yapacağım? Bunu artık yapmak istemiyorum. Gidip başka kiliseden misafir tapınmacılar çağırsınlar. Artık bana bulaşmasınlar…
Ayşe: Sen yeni biri çıkana kadar bekleyip dua edersen sanırım Tanrı bundan hoşnut olur.
Kamil: Ayşe, sıkıldım diyorum ya! Neden beni kimse anlamıyor?


UYGULAMA

Bizler öncelikle Mesih İsa’ya her durumda nasıl sadık kalabiliriz? Fikirleriniz nelerdir? Tanrı’nın sizlere sadakatini düşündüğünüzde en çok hangi olay aklınızda yer etti? Bu hafta bu olayı hatırlayıp gelecek hafta paylaşır mısınız?

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18