GENÇLİK VE DÜNYA (1)

dummy1

DÜNYAYI TANIYALIM

SEVSEK Mİ ? SEVMESEK Mİ?

dummy1

Aşağıdaki ayetleri dikkatlice okuyarak altındaki soruları cevaplayalım.

Yuhanna 3:16 ayetine göre, "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu′nu verdi.”

Ama 1. Yuhanna 2:15 ayeti, “Dünyayı da dünyaya ait şeyleri de sevmeyin. Dünyayı sevenin Baba′ya sevgisi yoktur.

Yukarıdaki ayetlerde açıkça görülen derin bir çelişki var. Dünyayı sevmek mi, sevmemek mi lazım?

Bu durum nasıl açıklanabilir? Sizce her iki ayette geçen ‘dünya’ kavramı ile ne anlatılmak istenmiştir?

Bu çalışmada Kutsal Kitap’ta ele alınan dünya kavramını daha iyi anlamaya çalışacağız.


GOLLUM ETKİSİ

dummy1

Bu yazıyı okuduktan sonra aşağıdaki soruları birlikte yanıtlayalım.

Gollum’u tanır mısınız? Hani şu milyarlarca dolarlık sinema filmi ‘Yüzüklerin Efendisi’ndeki kötü karakter.

Aslında kendisi kötü bir karakter değildir. Bir gün balık avlarken bir yüzük bulur. O güzeller güzeli yüzüğü öyle çok sever ki yanındaki arkadaşı onu çalacak diye korkuya kapılır ve arkadaşının canına kıyar. Sonra mı? Sonrası takıntılı bir sahiplenme hikayesi.

Gollum’un bulduğu yüzük o kadar güzel, o kadar güzeldir ki Gollum onu kaybetme korkusu ile karanlık yerlerde yaşamaya başlar. Ondan başka hiçbir şey düşünemez olur, öyle ki yüzük ona sahip olur. En sonunda bir canavara dönüşüverir.

Diyeceksiniz ki küçücük yüzük onu nasıl sahiplensin, cansız o!

Biliyorum ama bir düşünün… Hayatınızda size sahip olmuş, sizin takıntı derecesinde bağlandığınız bir şey yok mu? Para, değerli bir eşya, ünlü olma isteği, taparcasına sevdiğiniz biri, ev, araba, kariyer..? Herkesin bir yüzüğü, herkeste de biraz Gollum vardır.

Alışveriş merkezlerinde çok var mesela. Araba da kullanabiliyorlar. Alışveriş arabalarının arkasında yüzlerce, binlerce, on binlerce Gollum görebilirsiniz.

Hele bir edindiklerine el uzatmaya kalkışın! Siz de Gollum’un arkadaşı ile aynı kaderi paylaşırsınız. Onları korumak, kaybetmemek için ellerinden geleni yaparlar.

Biz bu dünyada bu “Gollum etkisi”nin içinde sürükleniyoruz.

Peki hiç alışveriş yapmayalım mı? Paramız, başarımız, evimiz, arabamız, eşyamız, kariyerimiz olmasın mı?

Sorun, yaptığımız alışverişlerde değil. Sorun yaşamak, geçinmek için bu şeylere sahip olmak da değil. O alışveriş arabasının arkasına geçip onu doldururken her seferinde daha doymaz halde temel yaşam araç gereçlerinden fazlasına gözlerimizi ellerimizi açmamızda sorun. Sorun, hayatın olağan seyrinde meşru olan şeylerin gurur kaynağı, tutku haline gelmesi. Sorun sahip olmakta değil. Sorun bunların bize sahip olmasında.

Keşke bu gerçeği biri Gollum’a söyleseydi...

Şimdi bu yazıyla ilgili şu soruları hep birlikte cevaplandıralım:

  • Bir eşya, yani bir yüzük, Gollum’u nasıl bu kadar etkileyebildi?
  • Hayattaki olaylar eşya, ilişki, şöhret, başarı vs. hangi durumlarda “tutku” haline gelebilir? İnsanlar hangi durumlarda Gollum gibi davranmaya başlayabilir? Neden böyle oluyor?

“DÜNYA” NEDİR?

dummy1

“Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik Oğlu’nu verdi” diyen ayette, dünya sadece dünyadaki bütün insanları kasteder. Ama Kutsal Kitap’ta “dünya”nın başka bir anlamı var.

1. Yuhanna 2:16, “... dünyaya ait olan her şey -benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur- Baba′dan değil, dünyadandır” diyor. Buna göre “dünya,” gördüğümüz ve arzu ettiğimiz şeylere duyulan tutkular ve sahip olduğumuz şeylerden kaynaklanan gurura dayalı bir sistemdir. Eşya ve statü insan tarafından ortaya çıkarılır ve insan bunları arzu eder. Bunlara sahip olmak da insanları gururlandırır. Bu bir yandan insan hayatını putlaştırmak, bir yandan insanın putlaştırdığı yaşantısına bağlanmasıdır.

Dünya sizi kendi arzularınızı oluşturarak veya isteyip sahip olmaya çalışarak yaşayacağınıza inandırır. Bu durum, Tanrı’nın biricik rolünü ortadan kaldırır, çünkü insanın bu inanç yerleştikçe insanın kendinden başka bir Tanrı’ya ihtiyacı kalmaz. Tutkularımız, isteklerimiz yerine gelirse, yaratıcının işini ve işlevini kendi üstümüze almış oluruz.

1. Yuhanna 2:17 şöyle diyor: “Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı′nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar.” Gerçekte ‘asıl hayat’ Tanrı’ya bağlıdır. Bu ayetin sonunda bulunan ‘yaşamak’ anlayışı bunu destekler. Bu ayete bakarak, bizim anladığımız ‘yaşamak’ kavramı ile Tanrı’nın söz ettiği yaşamak kavramı arasında hem zaman hem de içerik açısından fark olduğunu görürüz. Tanrı’nın verdiği yaşam gerçektir, çünkü kalıcıdır. Dünyadaki yaşamsa geçicidir.

Tanrı’daki hayat, Müjde’ye uyarak, Tanrı’nın isteğini yerine getirerek kazanılır. Dünyadaki hayat, istek ve arzularımızı en üst düzeyde yerine getirmeyi amacı taşır ama asla kazanç sağlamaz, çünkü asla yeterince doyurulamaz.

1. Yuhanna “dünya”ya ait insanları şöyle tanımlar: Tanrı’yı sevmez ve isteğini yapmaz (2:15-17), Göksel Baba’yı tanımadıkları gibi çocukları olan bizi de tanımaz (3:1), gerçek imanlılardan nefret eder (3:13), sahte peygamberler “dünya”dan oldukları için dünyadaki kişiler onları dinler (4:5) ve Şeytan’ın denetimindedirler (5:19).

Böylece, “İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir?” diye sorar Rab Mesih (Bkz. Matta 16:26). Can, Tanrı’nın elindedir. Asıl mutlak yaşam ve ölüm Tanrı’ya aittir. Dünya, en sonunda kaybedilecek ve hiç kazanılmamış geçici bir mutluluk verir.

1. Yuhanna 2:15 ayeti bu yüzden, “dünyayı da dünyaya ait olan şeyleri de sevmeyin” diye uyarır.

Dünya’dan bir yaşam mı, Tanrı’dan bir yaşam mı diliyoruz? Nereden istiyorsak, beklentilerimiz nereden ise, aslen oraya aitiz.

Tanrı’ya ait olursak, Tanrı’nın isteklerini yerine getiririz. Bu açıkça, içinde yaşadığımız “dünya” düzenine başkaldırmak, akıntının tersine yüzmek anlamına gelir.

Dünyayı değil, Baba’yı sevmeliyiz.


DÜNYA′YA MECBUR OLMADIĞIMIZDA NASIL DAVRANIRIZ?

Dünya’ya göre de yaşasak, Tanrı’ya göre de yaşasak, hayatımız çok da farklı görünmüyor. Herkes gibi işe gidiyoruz, evleniyoruz, kariyer sahibi oluyoruz, arkadaşlık ilişkilerimizi sürdürüyoruz vb... Ancak yürek tutumu açısından bunları yaşama yollarımız farklıdır. Okuduğumuz ayetlere göre, Tanrı’yı seven kişi O’nun isteği doğrultusunda yaşamaya gayret eder. Dünyayı seven kişiyse benliğini ve gururunu okşayan birtakım tutkular doğrultusunda yaşar.

Tanrı’yı seven kişi nasıl davranacağını Tanrı’ya sorar ve O’nun isteğine göre yaşamakta istikrarlı olur.

Dünyayı seven kişiyse diğer insanların gözüne girmek için onlara bakar, onlara sorar ve onlara uyar. İnsansal tutkular doğrultusunda yaşadığından dolayı Tanrı’nın isteği konusunda istikrarsızdır.

Aşağıdaki örneklere tek tek bakalım ve her bir örnek için şu soruları sırasıyla birlikte cevaplandıralım:

Örneklerdeki kişiler dünyayı severse nasıl davranır, durum nasıl gelişir?

Aynı durumlarda, bu kişiler Tanrı’yı severse nasıl davranır ve durum nasıl gelişir?

dummy2 Kadir, birkaç yıl araştırma yaptıktan sonra iman etmiş biridir. Üniversitede yeni bir eve çıkmayı düşünüyordur ama birlikte kalacağı arkadaşları ile ruhsal anlamda uyum sorunu yaşayacağından endişelidir.

dummy2 Selim, yıllardır kiliseye gelir gider. İmanlı olmayan biriyle evlilik planları yapmaya başlamıştır. Kilise önderlerinin bu konuda kendisine sorun çıkartacağını düşündüğü için gelişmelerle ilgili kimseyle konuşmaya pek niyeti yoktur.

dummy2 Abdullah’ın yanında çalıştığı patron kaçak elektrik kullanır. Abdullah patronuna onlarca kez kaçak elektrik kullanmalarının doğru olmadığını söylemiştir. Durumdan vicdanen rahatsızlık duyar ve bu yüzden işinden memnun değildir.

dummy2 Can arkadaşlarının arasında argo kullanmaktan çekinmez. Kilisedeki kardeşler arasındayken böyle konuşamayacağını biliyordur. Bu ikili tarzı kendisini de çok yorar ve durumu çözmek konusunda kafası karışıktır.


ZENGİN GENÇ

Matta 19:16-22 ayetlerini okuduktan sonra şu soruları birlikte yanıtlayalım:

Bu gencin zenginliği İsa’yı izlemeye neden engel oldu?

Bu olaydan nasıl ibret alabiliriz? Hangi dünyasal tutkular İsa’yı izlemekten bizi alıkoyabilir?


UYGULAMA

Bütün bir hafta boyunca etrafımızdaki “dünya” düzenine dikkatli bakalım.

Dünyayı sevenler ile Tanrı’yı sevenler arasında alışkanlıklarımızı açısından ortaya çıkan farklara dikkat edelim.

Bu farklar sizce bize ne kazandırıyor ne kaybettiriyor (maddi, manevi ve ruhsal açıdan)? Bunları not alıp gelecek derste konuşalım.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18