ÖFKE veya MERHAMET 1

dummy1

ÖFKE veya MERHAMET 1

ÖFKELENMEK DOĞAL MI, DEĞİL Mİ?

dummy1

NE YAPMALIYIM?

“Doğaya ait, en ‘tu kaka’ edilmiş ama bence en kadri kıymeti bilinmemiş duygudur öfke. Herkesin hayatının bir döneminde sahiplendiği ama beraber gezmekten utandığı...
Oysa öfke, "her şeyi o kadar açık, net anlatıyorum ki, beni neden anlamıyorsun" çığlığıdır. Öfke, patlamakta olan bir balondan son anda çıkardığınız havadır. (Tamam kabul, bazen patlayan balonun bizzat kendisidir.)
Öfke, sizi yaralayan kurşun sizi öldürmesin diye kuşandığınız çelik yelektir. Mezarlıktan geçerken çaldığınız ıslıktır (ki aynen onun gibi korkularınızı örter).
Siz başkalarına zarar vermeyin diye aslında kendinizde açtığınız yaradır.
İsyandır; anlaşılamamaya verdiğiniz isyandır.
Ve bir dönem "bunu sahiden ben yazdım" diye gururlandığım bir şiirde dediğim gibi;
"Ateşe düşen bir yılan kıvrılmasıdır öfke,
Kendini sokan bir akrep çığlığıdır."
Öfkenize sahip çıkın.”

(Hüseyin Kalay’ın izniyle.)

Şimdi bu yazıyla şu soruyu birlikte cevaplandıralım:

  • Öfke bizim doğal bir parçamız mı, köşe bucak kaçmamız gereken bir düşman mı? Aramızda biraz konuşalım.

OĞLUM EVE POLİS ÇAĞIRMIŞ!

Aşağıdaki öyküyü okuduktan sonra öyküden sonra verilen soruları birlikte yanıtlayalım.

Geçen gün öğleden sonra saat üç buçuk dolaylarında Akatlar’dan Levent’e dişçime gitmek üzere bir taksiye bindim. Şoför beyle ufaktan sohbet ediyoruz, telefonu çaldı. Bana, “Bir dakika abi,” dedi ve telefonda konuşmaya başladı. Ben söylediği bazı sözleri duyuyordum, önemli bir konu konuştuğunu seziyor ve sesinden hayretle karışık bir öfke yaşadığını hissediyordum. Değişik aralıklarla sessiz kalıyor ve şöyle konuşuyordu: “Evet, ne olmuş!” … “Öyle şey olur mu?” … “E, hak etmiş!” … “Yaptı mı onu! Bizim yüzümüze nasıl bakacak?” … “Tamam sen bir şey deme. Ben gelince konuşurum. Allah Allah! Haydi kapat!” Dişçiye yaklaşıyoruz, bana anlatmaya başladı: “Abi, ben şoförlükten önce berberlik yapardım. Bu sabah işe çıkmadan önce on dört yaşındaki oğlumu tıraş ettim. Ben gittikten sonra anasına, bana para ver, ben başka berbere gidecem, tıraş olacam, babam saçımı berbat etti, demiş. Anası para vermeyince bağırmış, çağırmış. Anasının kafası kızmış, buna bir tokat atmış. Oğlan da tutmuş polise telefon etmiş. Şimdi eve polis gelmiş. Ne günlere kaldık ya! Oğlan eve polis çağırmış. Ölür müsün, öldürür müsün? Ne günlere kaldık!”

Dişçinin önüne geldik. Parayı verirken, “Şoför bey, lütfen oğlunuzla kızarak değil, “Gel oğlum, bazı problemler yaşamışız, bir konuşalım, birbirimizi anlayalım,” diyerek söze başlayın,” dedim. “Ben onunla nasıl konuşacağımı biliyorum!” dedi, gaza bastı, gitti. Bu yazıyı yazıyorum, çünkü sizin yakınlarınızda da bu tür olaylara tanıklık yapıyor olabilirsiniz. Bu baba kötü bir insan değil, oğlu da kötü bir genç değil. Sizin de kolayca tahmin edebileceğiniz gibi, aile bütçesine yük bindirmemek için baba oğlunu tıraş ederken, oğlunun bir ergen olduğunu, okulda arkadaşlarıyla ilişkisinde saçının görünüşünün ne kadar önemli olabileceğini hiç düşünmemiştir. Saç baba için önemli değilse, oğlu için de önemli olmayacaktır. Oğlunun gözüyle görüp empati duyup onunla bir sohbet başlatsa, baba kendi değerlerini paylaşarak, oğlunun değerlerini öğrenmeye çalışsa, her ikisi için de önemli bir olgunlaşma süreci başlar. Ama böyle bir sohbete girmek babanın aklına gelmez, çünkü çocukluğunda ve ergenken kendi babasından ve diğer büyüklerinden böyle bir sohbet hiç görmedi, yaşamadı.

Bu yazı Doğan Cüceloğlu’na ait web sitesinden alınmıştır.
(http://www.dogancuceloglu.net/yazilar/1006/olum-eve-polis-cairmis/)


Alıntılanan bu yazıyla ilgili aşağıdaki soruları birlikte cevaplandıralım:

  1. Okuduğumuz gerçek olaydaki karakterlerin öfkesini uyandıran sebepler nelerdir?
  2. Bu olaydaki baba ve oğulun birbirlerine kızgınları dinmezse sonuçları neler olabilir sizce?

ÖFKENİN DOĞASI

Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın bazı durumlarda öfkelendiğini okuyoruz. Koskoca Tufan hikayesi geliyor aklımıza hemen. Tanrı’nın, başka ilahlara tapılmasına nasıl öfkelendiğini okuyoruz yer yer. İsa Mesih de, tapınağa girdiğinde satıcıları gördüğü zaman, “Babamın evini pazar yerine çevirmeyin” diyerek tezgahlarını devirmişti (Yuhanna 2:16). Bizler de haksızlık, adaletsizlik ve merhametsizlik gördüğümüzde içimizden kocaman öfke çıkıyor. Özellikle haberleri izlerken, insanların yaptıklarını görünce kan beynimize sıçrıyor. Yaratılış 1:27’de, “Tanrı insanı kendi suretinde yarattı” yazar. Biz Tanrı’nın benzerliğinde yaratıldığımıza göre Tanrı’ya benzer duygulara sahip olduğumuzu söyleyebiliriz diyoruz.

Siz en çok nelere öfkeleniyorsunuz? Biraz aramızda konuşalım.

Ancak burada çok önemli bir detay var. Aslında her şeyi belirleyen bir dönüm noktası. Bizim Tanrı’yla benzerliğimiz, günahın bizde hakim olmasıyla birlikte bozuldu. Öfke kaynağımız da ne yazık ki çoğu kez dünyada var olan günahla bağlantılı. Günahlı olduğumuz için yüreğimizin, adalet anlayışımızın körlüğü var: öfkemiz çoğunlukla abartılı ve yüreğimize hakim oluyor, öce ve bağışlamamaya yol açıyor, merhametimizi bertaraf ediyor. Ayrıca birine veya bir şeye karşı hissettiğimiz öfkeyi çoğunlukla alakalı olmayan birine yöneltiyoruz, yani keyfi ve bize hakim olan bir öfke de söz konusu.

Belki çok öfkeli bir ailede büyüdünüz, belki sürekli ihmal edildiniz, belki büyüdüğünüz mahallede kavga etmeden bir gün geçirmek çok zordu ya da yaşamınızın zor bir dönemindesiniz veya ergenlik yaşının getirdiği değişimlerle başa çıkamıyorsunuz. Ayak serçe parmağınızı bir yere çarptığınızda duyduğunuz öfkeden, dünyanın kötü gidişatına duyduğunuz öfkeye kadar geniş bir sebep yelpazesi var öfkenin.

Kutsal Kitap’ta şöyle söylediğini görüyoruz: “Her kötü niyetle birlikte her türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftira sizden uzak olsun.” (Efesliler 4:31-32). Başka bir ayette şu çarpıyor yüzümüze: “Çünkü insanın öfkesi Tanrı’nın istediği doğruluğu sağlamaz.” (Yakup 1:20)

Bu uyarılara baktığımızda, bizim öfkemizin Tanrı’nın öfkesinden farklı olduğunu görüyoruz. Tanrı, biz öfkelenmekte haklı olsak da olmasak da, öfkenin getirebileceği kötü sonuçlardan bizi korumak istiyor. Bizim için başka bir çıkış yolu sunuyor.

dummy1

Yunus kitabının tamamını okuyalım, ardından şu soruları birlikte cevaplandıralım:

  1. Yunus Ninovalılar ile ilgili ne biliyordu ve hangi konuda yanılıyordu?
  2. Yunus balığın karnında ölüme mahkumken Rab’be yakarınca kurtarıldı. Oysa Ninovalılar yakarıp tövbe edince Rab onlara acıdı ve Yunus Tanrı’nın onlara merhamet göstermesine öfkelendi. Sizce bunun sebepleri nelerdi? Şimdi bunları birlikte cevaplandıralım, sonra aşağıdan okumaya devam edelim.

Kutsal Kitap’ta öfkeyle ilgili en önemli uyarılardan biri şudur: “Öfkelenin ama günah işlemeyin” (Efesliler 4:26). Bu konuyu gelecek haftaki buluşmamızda irdeleyeceğiz.

BİR ŞEY YAPMALI!

Aşağıdaki örnekleri yüksek sesle okuyalım ve örneklerin her biri için şu soruları cevaplandıralım:

  1. Sizce bu olay bizde neden öfke uyandırır?
  2. Buna öfkelendiğimizde neler yapabiliriz, neler söyleyebiliriz? Durum bir anda nerelere varabilir, bir hayal edip aramızda konuşalım.

dummy2 Ahmet arkadaşlarıyla buluşmaya gittiğinde kimseyi orada bulamaz. İçlerinden birini aradığında, ona haber vermeden buluşma yerini değiştirdiklerini öğrenir. Onun da geleceğini unutmuşlardır.





dummy2 Arif’in tuttuğu takım ilk yarı 2-0 önde olmasına rağmen ikinci yarı gelen haksız kırmızı kart ve yanlış bir penaltı ile şampiyonluk maçını 3-2 kaybederek şampiyonluğu ezeli rakiplerine kaptırır.


dummy2 Mutfakta tüm bulaşıkları yıkayan ve tezgahın üzerini tertemiz bırakan Hilal pazara gitmiştir. Geri geldiğinde tezgahın üstünü darmadağın bulur. Evdekiler kullandıkları hiçbir şeyi yıkamamışlar, hatta toplamamışlardır bile.





dummy2 Nurhan’ın sınıfta yanında oturan arkadaşı, sınavda öğretmen tarafından kopya çekerken yakalanır. Öğretmen yanındaki arkadaşıyla birlikte Nurhan’ın kağıdını da alır.






dummy2 Kız kardeşiniz sürekli sizden bir şeyler istiyor, siz dışarı çıkmak üzere hazırlanmışsınız ama istekleri bir türlü bitmiyor. Geç kalıyorsunuz. Üstelik az önce sizi şikayet ettiği için azar da işitiyorsunuz.



UYGULAMA

Şu soruları cevaplandıralım:

  • Bugünkü çalışmamızda konuyla ilgili en çok ne dikkatinizi çekti? Konuşalım.
  • Kendinizi hangi noktalarda benzer durumda gördünüz?
  • Tüm bunları düşündüğümüzde, Tanrı’nın öfkesi ile bizim öfkemiz arasındaki farklar hakkında neler söyleyebiliriz?
  • Özellikle Yunus’u düşündüğünüzde, eninde sonunda Tanrı’ya ben haksızdım, sen haklıydın dediğiniz neler oldu?

Bu hafta boyu bizi öfkelendiren olayları, konuşmaları not alalım.

  • Neye öfkelendik ve nasıl karşılık verdik?
  • Neden hemen barışmaya hevesli olmadık?
  • Bu konularla mücadele ederken içinizde olanları tarif edebilir misiniz?
Gelecek hafta bu konularda aldığımız notları paylaşıp bunlar üzerinde konuşacağız.
 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18