ÖZGÜRLÜK 3: BAĞIMLILIKTA ÖZGÜRLÜK

dummy1

ÖZGÜRLÜK 3: BAĞIMLILIKTA ÖZGÜRLÜK

BEN BAĞIMSIZIM!

dummy1

Özgürlük kavramını düşünürken en çok karşımıza çıkan, “Ne istersem onu yaparım! Ben özgürüm” sloganıdır.

  • Popüler kültürün neslimize pazarladığı bu slogan konusunda ne düşünüyorsunuz? Grubumuzda paylaşalım.

Kutsal Kitap’ta Pavlus Galatya’da bulunan imanlılara özgürlükle ilgili yazarken şöyle söylüyor:

“Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin.”
(Gal. 5:13)

Pavlus özgür olmamıza rağmen birbirimize sevgiyle hizmet etmemiz gerektiğini söylüyor.

ÖZGÜRLÜK, NEREYE KADAR?

Aşağıdaki metni grubumuzda yüksek sesle okuyup ardından verilen soruyu birlikte yanıtlayalım.

Rab’bin evlatları olarak Rab’be bağımlıyız. Kendi halimize bırakılmak istesek de, aslında evlatlar olarak Tanrı tarafından belirli sınırlar içinde tutulmak içimizde güven duygusunun oluşmasını sağlar. Yine evlatlar olarak Rab’bin terbiyesini görmek bizi biçimlendirir, yöneltir, yol gösterir. Bunlardan yoksunsak evlat olduğumuzu da anlayamayız, O’nda kalıp gelişemeyiz de. Bizi terbiye ettiğinde O’na öfkeleniyor muyuz, evlatlar olduğumuzu hatırlayarak bizim veya başkalarının yararına terbiye edilip geliştirildiğimizi bilerek dayanıp sabretmeyi mi seçiyoruz?

Bunun gibi, bizi belli sınırlarda tutan ailemiz var. Kilise büyüklerimiz de var. Belki bazen hoşlanmadığımız görevler verirler, hak etmediğimizi düşündüğümüz hizmetlerde tutarlar, istemediğimiz yerlere gönderirler veya istediğimiz yerlere göndermezler. Bu durumlarda onlara karşı neler hissediyoruz?

Evden uzakta okuyorsak, bunlar hakkında kendi kararlarımızı verme gücü hoşumuza gitmiştir. Belki ailemizden maddi yardım alıyoruz ama hala bağımlılığımız var, gelirimiz belli, harcamalarımızla ilgili bir sınırımız var. Belki kendi paramızı kazanıyoruz ama bu kez de iş verenimize, işimize bağımlı olma prensibi var. Maddi olarak birilerine bağımlı olmak nasıl hissettiriyor?

Belki de maddi olarak rahat bir hayat sürüyoruz. Bu sefer sınırlama yok belki ama büyüklerimizden tavsiyeler var. Kendi kafamıza göre bunlara sürekli olumsuz tepki göstermeyi kendi özgürlüğümüz olarak görüyoruz, artık çocuk olmadığımızı anlasınlar istiyoruz. Öğütleri değerlendirmeden kendi yolumuzdan gidip öfkeyle öğütçüleri başımızdan savıp onlardan kaçıyoruz.

dummy1

Geçenlerde oğlumu okula gitmek üzere hazırlanması için uyandırdığımda mutsuz bir şekilde yüksek sesle şikayet etmeye başladı. Şikayeti bağırmalara dönüştü. Bağırmaması için ikaz ettiğimde bana şöyle cevap verdi: “Bana sen özgür birisin, özgürlük önemlidir demez misin hep? İstediğim kadar bağırırım o zaman!” Oğlum özgürlük kelimesini bizim de çoğunlukla kullandığımız gibi kullandı. “Özgürüm” sözüyle, “Benim için sınır yok, istersem bağırırım ve istediğimi yaptırana kadar başkalarını rahatsız edebilirim” demek istedi. Bazen bizler de, “Köle miyim ben, yeter! Sıkıldım, istifa edip gezeceğim. Ne istersem onu yapacağım.” gibi düşüncelerle bir anlık da olsa içimizden isyan ederiz. Dış etkenlerden tümüyle bağımsızmışız gibi konuşmak biraz çocukça, değil mi? Bir süreliğine belki bu mümkün olur ama eninde sonunda kendimizi sınırlamamız gereken bir şeyler yapmaya ihtiyaç duyarız.

Özgürlük muhakkak değerli ve önemli. Ancak bana emanet edilerek sağlanan bu özgürlük yaptığım her şeyi haklı çıkarabilir mi? Özgür bir insan olmam başkasına zarar vermemi haklı çıkaramaz. Bana emanet edileni gönlümce kullanma hakkı da vermez. Başkalarının yetkisini hor görmek de beni özgür kılmaz, çünkü Tanrı’nın beni geliştirmek üzere istediği doğruluğu sağlamaz.

Yaptığım şeyleri haklı çıkarmak için özgürlüğüme vurgu yaparken diğer insanların da özgür olduğunu ve kendilerine sağlanan ölçüde onların da sınırları olduğunu hatırlamalıyım. Bu gerçek, bir düşünür tarafından şu şekilde özetlenmiştir: “Kollarını istediğin gibi sallama özgürlüğün başka bir kişinin burnunun başladığı yerde biter.” O yüzden oğluma, “Senin gürültü yapma özgürlüğün, benim sessiz ve sakin bir eve sahip olma özgürlüğümün başladığı yerde biter” dedim.

Bu yazıda anlatılanları düşünerek şu soruları birlikte cevaplandıralım:

  • Özgürlüğümüz en çok hangi durumlarda bize bir anda başkalarınınkinden çok daha önemli geliyor? Biraz konuşalım.
  • Yazıdaki örnekleri tek tek düşündüğünüzde, siz olsaydınız özgürlüğü bastırılmış hissetmemeyi nasıl sağlardınız?

BİRBİRİNİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLAMAK

Mesih İsa’yı takip etmeye karar vermek kişisel ve özgürce yüreğimizde verdiğimiz bir karardır. Kişi bireysel olarak tövbe edip Baba’yla bir ilişkiye başlar. Fakat Mesih’te iman yolculuğu bireysel olduğu kadar toplumsaldır. Mesih’e güvenip iman ettiğimiz an Tanrı’nın çocukları olduk. Bir aileye katıldık. Aynı babanın çocukları olarak kardeşler olduk. Mesih imanlıları olarak aldığımız olumlu ya da olumsuz kararlar, yaptığımız davranışlar bizi etkilediği gibi ailemizi de etkileyecektir.

Birbirimizden etkileniyoruz dedik. Sosyal varlıklar olarak birbirimize bağımlıyız, olumlu yönde etkileyebildiğimiz gibi olumsuz yönde de etkileyebiliyoruz, sağlıksız bir bağa dönüştürebiliyoruz. Belirli bir insanı veya bir grubu bazen diğer her şeyden üstün tutuyoruz, kararlarımızı, davranışlarımızı, önceliklerimizi ona göre belirliyoruz. Özellikle duygusal ilişkilerde bağımlılık konusu zordur. Beğendiğimiz kişi hayatımızın merkezi haline gelir, davranışlarımızı, giyinme tarzımızı, hatta gelecekle ilgili kararlarımızı bile o kişiyi merkez alarak vermeye yönelebiliriz.

dummy1

Bağımlılığın bir başka yönü de insandan korkmaya dayalıdır. Her şeyden çok insanı memnun etmeye, çoğunlukla da ondan bir şekilde zarar görmenin önüne geçmeye çalışmak en temel savunma dürtülerimizdendir. Ancak bu da tutsaklıktır. Rab’bin bizim hayatımızda ve başkaları yararına yapmak istediklerinin önüne duvar koyar, sürekli ikilemde tutar, direnç olur. Bu direnç hem bizi yorar hem ruhsal yönden tıkanır, gelişemeyiz. Bunun dengesi her zaman kolay olmayacaktır, özellikle kendi çevresinde belki de tek imanlı olarak hayatını sürdürmeye çalışırken. Ancak Rab merhametlidir, bizim zorda kaldığımız durumlarda kararsızlığımızı anlar ve adım attığımızda adımlarımızı sevinçle bereketler. Dışarıda kabul görmek uğruna attığımız küçük küçük adımlar ise eninde sonunda bizi bir yol ayrımına getirir.

2. Petrus 2:19’da, “İnsan neye yenilirse onun kölesi olur” denir. Bu yüzden bu küçük adımlarımıza dikkat edelim, birbirimizi ezmeden, birbirimizin kişiliklerini hiçe saymadan, yok etmeden, birbirimizi geliştirmek üzere destekleyelim, uyaralım. Bunu büyüklenerek veya kırıcı bir yaklaşımla yapmamaya gayret edersek, kendimizin de uyarıya, desteğe ihtiyaç duyduğu zamanda bize de böyle davranılacaktır. “Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın.” (Rom. 12:10). Sadece gençler olarak birbirimize değil, diğer kilise üyelerine, imanda olgun olmasın herkese karşı bu tutumda olmak da imanlı gençler olarak özgürlük tanınan bir konudur. Pavlus’un Timoteos’a şöyle öğütlediğini biliyoruz: “Gençsin diye kimse seni küçümsemesin. Konuşmada, davranışta, sevgide, imanda, paklıkta imanlılara örnek ol.” (1Ti. 4:12)

  • Sizin kendi yaşamınızda birbirimize yardım etmek konusunda yaşadığınız sorunlar var mı? Bunlarla ilgili birbirimize nasıl yardım edebiliriz? Grubumuzda paylaşalım.

Unutmayalım, bağımlılıklar aslında her birimizin sorunudur. Neyse ki bizim imanlılar olarak en büyük ayrıcalığımız her zaman yardım yolunun bize açık olmasıdır. Af dileyerek, ‘ben yapamıyorum, yardım elini uzat’ diyerek Rabbimiz’in önüne gelebiliriz her zaman. İbraniler 6:14-16’da şöyle yazar: “Tanrı Oğlu İsa gökleri aşan büyük başkâhinimiz olduğu için açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım. Çünkü başkâhinimiz zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir. Onun için Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.” İbraniler 2:18 bununla ilişkilidir: “Çünkü kendisi denenip acı çektiği için denenenlere yardım edebilir.” Kapıları her zaman açık bir Rabbimiz’in olması sahiden bize büyük özgürlük sağlar. Böylelikle kendimizi çaresiz, gidecek yeri olmayan, akıntıya kapılmaktan başka çaresi olmayanlar gibi hissetmemiz gerekmez. Birbirinize yardım edin, Rab’den de her zaman yardım dileyin.

BAŞKALARININ ÖZGÜRLÜĞÜ

Aşağıdaki durumları grubumuzda paylaşalım ve her durum için kişinin özgürlük anlayışıyla diğer kişileri hangi yönden sınırlandırdığını verdikleri kararların altında yatan motivasyonları aramızda paylaşalım.

dummy2 • Yakındaki kafede bir kahve içmek isteyen Hüsniye arabasını diğer arabaların arkasına bırakarak onların çıkış yolunun tıkamıştır. Bir saat sonra geri geldiğinde iki sürücünün çıkmak için onu beklediğini görür.

dummy2 • Burcu erkek kardeşinin bilgisayarını ondan habersiz kullanmaya kalkar. Şifresini bir şekilde öğrenmiştir. Bilgisayarı açtığında ailesinin yasakladığı bazı sitelere girdiğini fark eder. Kardeşi gelip durumu anladığında öfkelenir, her genç için normal olduğunu, bu ruhsal saplantıdan kurtulması gerektiğini söyler, ailesine anlatmaması için ablasını tehdit eder.

dummy2 • Hayat lokantada otururken telefonu çalar. Arkadaşıyla sohbete başlayan Hayat 15 dakika boyunca hem bağırarak ben de küfürlü bir şekilde “neşeli” sohbetini sürdürür. Konuşması bittikten sonra lokantadaki diğer müşterilerin kızgın bakışlarına pek anlam veremez.

dummy2 • Berna, bir türlü yakın ve kalıcı dost edinememekten yakınan biridir. Kimse dürüst değil, kimse beni olduğu gibi kabul etmiyor, sevgi diye bir şey yok, herkes bencil, herkes ikiyüzlü diye düşünür. Kendisinin bir açığını yakalayacaklar diye kimseyle buluşmaz, konuşmaz.

dummy2 • Sinan yeni görüşmeye başladığı bir kızla aniden evlenme kararı alır. İş, şu bu hiçbir şeyi gözü görmez. Evden ayrılıp başının çaresine bakacaktır. Ailesinin ve arkadaşlarının uyarıları da artık çok canını sıkmış, hepsiyle arası bozulmuştur ama sevdiği uğruna her şeyi yapabilecek biri olduğunu herkese göstermeye kararlıdır.

UYGULAMA

  • Birbirimizin özgürlüğünü nasıl etkilediğimizle ilgili bu çalışmamızda en çok neler dikkatinizi çekti? Biraz paylaşalım şimdi.

Bir sonraki buluşmamıza kadar, bizim “özgürlüğünüzün” diğerlerinin özgürlüğüne veya diğerlerinin “özgürlüklerinin” bizim özgürlüğümüze nasıl tesir edebileceğine dikkat edelim. Gözlemlerimizi not edelim ve bir araya geldiğimizde bunları paylaşalım.

Ayrılmadan önce Yahuda 20-23 ayetlerini okuyalım:

“Siz, sevgili kardeşlerim, kendinizi tümden kutsal olan imanınızın temeli üzerinde geliştirin. Kutsal Ruh’un yönetiminde dua edin. Rabbimiz İsa Mesih’in sizi sonsuz yaşama kavuşturacak olan merhametini beklerken kendinizi Tanrı’nın sevgisinde koruyun. Kimi kararsızlara merhamet edin. Kimini ateşten çekip kurtarın. Kimine de korkuyla merhamet edin. Ama günahlı bir bedenin lekelediği giysiden bile tiksinin. Kurtarıcımız tek Tanrı, sizi düşmekten alıkoyacak, büyük sevinç içinde lekesiz olarak yüce huzuruna çıkaracak güçtedir. Yücelik, ululuk, güç ve yetki Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla bütün çağlardan önce, şimdi ve bütün çağlar boyunca Tanrı’nın olsun! Amin.”
 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18