GENÇLİK SERİSİ TEMBELLİK (2)

dummy1

TEMBELLİK (2)

TEMBELLİĞİN NEDEN SONUÇ İLİŞKİSİ

dummy1

“NE EKERSEN ONU BİÇERSİN!”

  • Bu atasözünde anlatılmak istenen nedir? Biraz konuşalım.
  • Bu atasözü ve yukarıdaki resmin tembellikle arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Birlikte cevaplandıralım.

“Ne düşünürsen öyle hissedersin, ne hissedersen öyle davranırsın.!”

Seçimlerimiz ekilen tohum gibidir. Zamanı geldiğinde ürün olarak karşımıza çıkar. Bu ürünler birikerek alışkanlıklarımızı oluşturur. Bu alışkanlıkların sonuçları vardır. Hepimiz kurbağa ve sıcak su deneyini biliriz. Günlük yaşamımızda önemsiz ve küçük gördüğümüz birçok seçim yaparız. Fakat uzun vadede bu seçimler, suyun ısınmasının farkına varmayan kurbağa gibi, bizim de yaşantımızı derinden etkileyecek sonuçlar ortaya çıkarır.

Kutsal Kitap bir seçim olan tembelliğin sonuçlarından birini şu şekilde ifade eder:

"Biraz kestireyim, biraz uyuklayayım, ellerimi kavuşturup şöyle bir uyuyayım" demeye kalmadan, yokluk bir haydut gibi, yoksulluk bir akıncı gibi gelir üzerine.”

Şimdi birlikte, kendi hayatımızda ya da çevremizde gördüğümüz kadarıyla seçimlerimizin alışkanlıklar ve sonuçlar ile ilişkisini tartışalım.


DOMİNO ETKİSİ: BİRAZ TEMBELLİĞİN KİME NE ZARARI VAR??

Aşağıdaki hikayeyi yüksek sesle okuyalım.

Her şey o gün başladı. Canım hiç yataktan kalkmak istemiyordu. Nasıl olsa bugün ders geç başlıyordu. Daha çok zamanım vardı. 5 dakika daha fazla yatabilirdim. Ben de öyle yaptım. Uzatmaların hiç bitmediği Denizlispor-Fenerbahçe maçı gibiydi, sürekli 5 dakika daha ekleniyordu maça, pardon uykuya. Hakem sanki hiç son düdüğü çalmayacakmış gibi devam ediyordum uyumaya.

Sonunda o düdük çalmış, güne merhaba demiştim. Bir yapılacaklar listem olmadığı için önce durup ‘Bugün yapılacak ne vardı?’ diye düşünmeye başladım. Tabii düşündükçe içim sıkıldı. Çünkü 1 hafta sonra finallerimin başlayacağını fark ettim. ‘Şimdi işin gücün yoksa otur ders çalış’ hissiyatıyla mücadele ederken aklıma parlak bir fikir geldi:

Daha 1 hafta var!

‘Bugünün işini yarına bırakma’ diyordu atalarımız, fakat daha çok zamanım vardı hazırlanmak için. O yüzden gönül rahatlığıyla sonraya bırakıverdim elimdekileri. Kuruldum kanepeye, açtım televizyonu, daldım programlara. Zaman çok çabuk geçiyormuş meğer. İlk günü böyle geçirdim. Tabii ki ikinci ve üçüncü günü de…

Yavaş yavaş uyanmak için belirlediğim uzatmaların süresi ve sayısı artıyordu. Perşembe sabahı sanki ‘ben yatmak için doğmuşum’ diye içimden geçirirken, yatağım, yastığım ve yorganımla ne kadar mükemmel bir bütünlüğe sahip olduğumu hissediyordum. Finallere az kalmıştı, fakat zaman yaklaştıkça bu sefer başaramayacağım, yapamayacağım diye düşünmeye başladım. Bu saatten sonra çalışsam ne olur ki!

Pes etmiş halde yatağıma dönerken içimdeki son çalışma arzusunu da tüketerek, ‘Bu dersin bir dünya okuması var, oku oku nereye kadar, hep gereksiz bilgilerle dolduruyorlar insanı’ diye düşüncelere daldım.

Final sabahı geldi çattı; saat 08.00’e saatimi kurmuş yatmıştım. Tahmin edin kaçta kalktım? Bence tahmin etmeseniz daha iyi. Kalktığımda Garfield’ın temel kurallarında söylediği gibi, yatağı kendim gibi sevmiştim. Fakat sanki bu söz daha farklı olmalıydı? Kendim gibi sevmem gereken başkası mıydı?

Neyse, uyandığımda yorgun hissediyordum.

Bu saatten sonra sınava yetişmek imkânsız olmasa da zor artık. ‘Zaten o hoca herkesi bırakıyor’, ‘Bu derslerden geçenlerin sayısı az hep’ gibi cümlelerle yaptıklarımı meşrulaştırmaya ve içimi rahatlatmaya çalışıyorum…

Hikayeyle ilgili şu soruları sırasıyla birlikte cevaplandıralım:

  • Hikâyede anlatılan kişi başta nasıl bir düşünceye sahipti?
  • Bu düşünce devamında nasıl bir davranışa ve sonrasında da nasıl bir alışkanlığa neden oldu?
  • Etrafımızda tembelliğin neden olduğu yıkıcı etkileri paylaşır mısınız?

SEÇİMLERİMİZİN SONUÇLARI VAR

Aşağıda Özdeyişler’den verilen ayetlere ve seçimlerimizin meydana getirdiği sonuçlar hakkında Kutsal Kitap’ın söylediklerine birlikte bakalım.

Tembel eller insanı yoksullaştırır, çalışkan el zengin eder. Tembellik insanı uyuşukluğa iter. Sonbaharda çift sürmeyen tembel, hasatta aradığını bulamaz. (Özd. 10:4; 19:15; 20:14)

Kutsal Kitap bize ne ekersek onu biçeceğimizi söyler. Bu aynı zamanda evrensel bir kuraldır. Tembellik konusunda da bu geçerlidir. Newton’un ilk hareket yasası, “hareket halindeki bir cisim hareket etmeye yatkındır ve hareket etmeyen bir cisim de hareket etmemeye yatkındır” der. Eylemsiz bir yaşamın ürünü de eylemsizlik olacaktır.

Seçimlerimiz önemlidir ve aslında bir yerde kişiliğimizi ve davranışlarımızı da şekillendirir. Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda çoğu zaman sonuçları görür ve dikkatimizi oraya veririz. Örneğin, İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın yaptığı işin sonucuna tek bir film karesi olarak odaklanırız ama seçimlerinin onu bu noktaya getirdiğini gözden kaçırabiliriz. Seçimlerimiz, alışkanlıkların oluşmasına yol açar ve bu alışkanlıkların iyi ya da kötü sonuçları vardır.

Özdeyişler’de de, sırasıyla vurgulandığı gibi, tembellik seçimlerimizle şekillenen ve tüm yaşamı kapsayan bir tür alışkanlık halidir. Bu alışkanlıkların sonucunda üretemeyen kişi sadece elindekini tükettiğinden yoksullaşır, hareketsiz hale geldiğinden uyuşuklaşır.

Sürekli ertelediğinden yaptığı işi tamamlayamaz ve zamanında emek vermediği için de hasatta aradığını bulamaz.

Tüm bunların ardından utanç, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve yoksulluk gelir. Kısacası eylemsizlik kişiyi hem fiziksel hem de zihinsel olarak köreltir.

Bununla birlikte, ruhsal yaşamımız açısından düşündüğümüzde, tembellik Tanrı ile ilişkimizi de olumsuz etkilemektedir. Sadece Tanrı’nın bizler için tasarladığı iyi işleri yapmadığımız için değil (Ef. 2:10), aynı zamanda Tanrı’yı tanımada bizleri uyuşukluğa iteceği için de yıkıcı sonuçlara neden olmaktadır. Tanrı’yı tanımak ifadesi Eski Antlaşma’da Tanrı hakkında bilmekten daha fazlasıdır. ‘Tanımak’ fiili gerçekleri zihinsel olarak kabul etmeyi değil, çok yakın bir ilişki kurmayı ifade eden İbranice bir deyimi çağrıştırmaktadır (krş. Yar. 4:1; Yer. 1:5). Tanrı’yı tanımak, her gün O’nunla buluşmayı, dua hayatına sahip olmayı ve O’nun sözlerini çalışmayı içeren, gerçekten özveri ve gayret gerektiren bir iştir. Fakat tembellik, Özdeyişler’de de söylediği gibi, bizi uyuşukluğa iterek yapmamayı alışkanlık haline getirmemize neden olduğundan bu konuda bizlere engel yaratacaktır.

Aslında bu konudaki en çarpıcı örneği Rabbimiz İsa Mesih’in anlattığı bir benzetmede görmekteyiz (Mat. 25:14-30). İlk iki köle efendileri döndüğünde kendilerine verilen talantları çoğaltmışlardır. Fakat ilk çalışmada bahsettiğimiz tembelliğin temel özelliklerine sahip olan üçüncü köle, efendisi geldiğinde eylemsizliğinin bir sonucu olarak aldığı sorumluluğu yerine getiremeyen ve bundan dolayı kendini haklı gösterme amaçlı bahaneler üreten biri olarak

karşımıza çıkar. İlginç bir şekilde bu kişi ‘kötü ve tembel köle’ olarak adlandırılır. Tembellik sadece bu hayattaki fiziksel durumumuzu değil, ruhsal hayatımızı da olumsuz etkileyen ve dehşet verici sonuçlara neden olan bir tür alışkanlıktır. Buna karşın küçük işte güvenilir ve gayretli olduğunu gösteren köleler için efendileri şunu söyler: ′Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!′

  • Harekete geçmeyen, eylemsiz bir yaşamın pratik sonuçlarını birlikte biraz konuşalım. Daha sonra aşağıdan devam edelim.
  • Şimdi de, tembel olmanın sevgi ile olan ilişkisini tartışalım biraz. (Bkz. Yu. 14:15-21) Konuşmalarımız bittikten sonra aşağıdaki sorulara geçelim, tek tek cevaplandıralım.
  • Tembellik insan ilişkilerini sizce nasıl etkiler? Tembellik bizim Tanrı ile ilişkimizi sizce nasıl etkiler? Tanrı’yı tanımada tembel olmanın sonuçları nelerdir?

KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM

Aşağıdaki örnek diyalog ve olayları okuyalım. Bu diyalog ve olayları yaşayan kişilerin hayatlarında tembelliğin ne gibi zararı olabileceğini aramızda konuşalım.

dummy2 — Bugün beraber dışarı çıkıp biraz alışveriş yapalım.
— Evde yeterli malzememiz yok mu? Eğer yoksa Mehmet abiyi gönderelim, o halletsin.
— Off ya! Hiç kımıldamıyorsun ama’ Hiç değilse bugün beraber dışarı çıkıp biraz hava alalım.
— Aynı hava evde yok mu hanım? Hiç halim yok, kendimi çok halsiz ve güçsüz hissediyorum. Başka zaman çıkalım…

dummy2 Ali soğuk terler dökerken telaşla üniversiteye doğru ilerlemektedir. Zorlu sınavına saatler kala tüm bir yılı yine tek sayfa okumadan geçirmiştir. Tabii artık çalışabilmek için çok geçtir. Bahanelerle kendini avutmaya çalışmış ve çok başarısız bir sınav geçirmiştir. Sınav sonuçlarının açıklanacağı gün gelip çattığında 7. senenin de sonunda yine mezun olamayacağını öğrenmiştir.

dummy2 Ayşegül’ün zaman zaman dişi ağrıyordur. Aklında sürekli ‘Çürük mü acaba?’ sorusu dönüp durur. Yoksa akşamları yatmadan önce olsun, sabah olsun, diş fırçalamayı gayet gereksiz bir meşguliyet olarak görürken hata mı etmişti acaba? Bu sorularla geçen günlerin ardından ağrıları giderek arttı. Diş temizliğini gereksiz bulduğu benzer bir üşengeçlikle diş doktoruna gitmeyi sürekli erteliyordu.

Fakat nihayet doktora gittiğinde sağ azı dişinin çürüdüğünü hem de yanındaki dişleri de işlevsiz hale getirdiğini öğrendi, artık hepsinin çekilmesi gerekiyordu.

dummy2 Bir öğrenci evinde sıradan bir gündü. Sercan inşaat mühendisliği 2. sınıf, Rasim ise mimarlık 3. sınıf öğrencisiydi. İkisi evin mutfağında resmen bir gökdelen inşa etmişlerdi. Günlerdir yıkanmamış bulaşıklar birikmiş, Pisa kulesi gibi yana yatık halde yıkanmayı bekliyordu. Fakat geçen süre zarfında kaskatı kesilen yağlar olay yerini terk etmemek için inatla mücadele etmeye devam ediyorlardı. Biriken bulaşıklar karşısında umutsuz kalan Sercan ve Rasim çareyi bulaşıkları yıkamayı başka zamana ertelemede bulmuşlardı. Erteledikçe umutsuzluk artıyor, umutsuzluk arttıkça erteliyorlardı.


KÖTÜ KÖLE TEMBEL KÖLE

Matta 25:14-30 ayetlerini yüksek sesle okuyalım…

İsa Mesih’in Göksel Egemenlik hakkında anlattığı bu benzetmeyi geçen dersimizde de okumuştuk. Şimdi bu benzetmeye farklı yönden bakacağız. Şu soruları birlikte cevaplandıralım:

- Emanet Para benzetmesinde emanet edilen köle nasıl bir seçim yapmıştır ve onun hayatında bu nasıl bir sonuca neden olmuştur?

- Kutsal Kitap’ta bu şekilde yatırım yapan başka hangi örnekleri hatırlıyorsunuz? Sonuçları nasıl olmuştur?

Kutsal Kitap bize ne ekersek onu biçeceğimizi söyler. Bu aynı zamanda evrensel bir kuraldır. Tembellik konusunda da bu geçerlidir. Newton’un ilk hareket yasası, “hareket halindeki bir cisim hareket etmeye yatkındır ve hareket etmeyen bir cisim de hareket etmemeye yatkındır” der. Eylemsiz bir yaşamın ürünü de eylemsizlik olacaktır.


UYGULAMA

Geçen dersin sonunda kişisel yaşamlarımızda bizi tembelliğe iten durumların neler olabileceğini hafta boyunca sınamıştık.

Geçen oturumlarımızda aldığımız kararları uyguladığımızda neler yaşadık? Birlikte tanıklıklarımızı paylaşalım.

Bu hafta okuduğumuz örnek durumlar bizim başımıza geldiğinde nasıl davranacağımız konusunda düşünelim. Aldığımız kararları uygulamaya devam edelim.

Bu hafta yaptığınız seçimlerin özellikle de çalışma konusunda yaptığınız seçimlerin karakteriniz de ve davranışlarınızda ne tür sonuçları ortaya çıkardığını not edelim ve sonrasında tartışalım.

Verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız."

Luka 6:38

Şunu unutmayın: Az eken az biçer, çok eken çok biçer.

2. Korintliler 9:6

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18