TANRI’NIN HALKININ İLİŞKİLERİ (2)
EN BÜYÜK KİMDİR?
MFÖ’nün bir zamanlar çok sevilen bir şarkısı vardı, Peki Peki Anladık. ‘Sen neymişsin be abi!’ diye devam ederdi sözleri. Dilerseniz linkten de şarkıyı dinleyebilirsiniz ama sözlerinin birazını okuyalım öncelikle:
Peki peki anladıkHer şeyden sen anlarsın
Her şeyi sen bilirsin
En güzel grubu sen kurdun
En güzel ritmi sen buldun
En iyi dalgıç sensin
En güzel filmi sen çektin
Peki peki anladık
En güzel sen bakarsın
Peki peki anladık
En güzel sen ağlarsın
İlk önce sen başlattın
En önce sen yavaşlattın
En uzağa sen gittin
En çabuk da sen döndün
Peki peki anladık
Sen neymişsin be abi!
Bu şarkıdaki kişi gibi açıkça olmasa da içten içe “en büyük” benim diye düşünen kişilere rastladığınızda onlarla ilgili ilk izleniminiz ne oluyor?
Böyle bir düşünce Tanrı’nın Egemenliği’nin kilisesindeki imanlılarda olabilir mi? Ne düşünüyorsunuz?
ÖĞRETİ
“Bu sırada öğrencileri İsa′ya yaklaşıp, "Göklerin Egemenliği′nde en büyük kimdir?" diye sordular. İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği′ne asla giremezsiniz. Kim bu çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göklerin Egemenliği′nde en büyük odur. Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur.” (Mat. 18:1-5)
Kilise olarak Tanrı’nın halkıyız. O’nun halkı olarak da birbirimizle olan ilişkilerimizde yepyeni bir gerçekle karşılaşırız. Bizim düşüncemiz dünya ile aynı olmamalıdır. Matta’daki İsa Mesih’in beş büyük vaazından dördüncüsünün böyle bir soruyla başlaması dikkatimizi çekmelidir: “Göklerin Egemenliği’nde en büyük kim?”
Öğrencilerin “Göklerin Egemenliği”nde bir kariyer sahibi olmayı beklediklerini düşünebiliriz. Markos bu olayı kendi bakış açısına göre şöyle anlatır: “Kefarnahum′a vardılar. Eve girdikten sonra İsa onlara, "Yolda neyi tartışıyordunuz?" diye sordu. Hiçbirinden ses çıkmadı. Çünkü yolda aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı.” (Mar. 9:33-34). Bundan sonra İsa Mesih küçük çocuğu ortaya getirir.
Markos ilerleyen bölümlerde Yakup ve Yuhanna’nın hiç beklenmedik bir istekle İsa Mesih’in yanına gittiklerini yazar. İsa Mesih onlara ne istediklerini sorduğunda aldığı cevap şudur: "Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver" dediler.” (Mar. 10:37)
Bu İsa Mesih’le bunca zaman geçiren kişiler olarak onları düşündüğümüzde bize garip gelebilir. İsa Mesih’in nasıl alçakgönüllü olduğunu görmediler mi, diye sorabiliriz. Oysa biz iman edenler olarak da bu isteği kendi düşüncelerimizde isteyebiliriz.
Büyük olma isteği dünyasal olarak normal bir davranış olabilir. Biraz hırs başarılı olmaya, başkalarının üstünde hakimiyet kurmaya, kariyer basamaklarını tırmanmaya yardımcı olabilir. Ancak kilise içindeki yaşamda İsa Mesih’in isteği bambaşkadır.
Ölüme gittiğini bilen İsa Mesih yine Matta’nın son bölümlerinde öğrencilerine en önemli şeyleri söylerken buna da değindi. Ama İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: "Bilirsiniz ki, ulusların önderleri onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de ağırlıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. Aranızda birinci olmak isteyen, ötekilerin kulu olsun. Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi." (Mat. 20:25-28)
Birbirimizle ilişkimizde “alçakgönüllülük” konusuna bakmadan önce, kendi yüreklerimizde “büyük olma isteği”nin hangi durumlarda ortaya çıktığını araştırmamız gerekir.
ALIŞTIRMALAR
Aşağıdaki örnek olayları okuyalım. Bu örneklerde anlatılan büyük olma isteğinin nasıl göründüğüne bakalım. Bu büyük olma isteği hangi düşünce ve yürek tutumuyla ortaya çıkmış olabilir?
İsa Mesih’in sözlerinden (“Aranızda en büyük olmak isteyen en küçük olsun”) yola çıkarak bu durumlara nasıl karşılık verebileceğimizi konuşalım.
1. Örnek:
Kilisenin önderi Arda, Semih’le oturmaktadır.
Arda: Semih seninle bir şey konuşmak istiyordum. Uzun zamandır kilisede tapınma önderliği yapıyorsun. Artık birçok kardeş var, yetişen. Acaba onlardan bir ikisini sen yardımcı olarak yetiştirsen? Biliyorsun, öğrenci yetiştirmemiz gerekiyor. Biz o hizmette sonsuza kadar kalamayız.
Semih: Evet haklısın ama bence onların daha fazla yetişmeleri lazım.
Arda: Sanırım Engin neredeyse dört senedir seninle birlikte çalıyor. Benim gördüğüm kadarıyla yetişti.
2. Örnek:
Ayşe ve Selma bir seminerdedir.
Ayşe: Bu anlatılanları ben de anlatırdım.
Selma: Ama bence çok yararlıydı. Özellikle Kutsal Kitap’ı nasıl çalışacağımız hakkındaki bölüm.
Ayşe: Ben onu kaç senedir biliyorum. Sen de biliyorsun ki ben teolojide yüksek lisans yapıyorum. Bu konular bana artık çok basit geliyor. Ara olunca zaten gideceğim.
3. Örnek:
Kilise olarak kamp yapmakta olan kardeşler yemek zamanı geldiğinde toplanırlar.
Dilek: Bu porselen tabaklar kim için? Herkes plastik tabakta yiyor ama.
Deniz: Onlar bizim için, yani kilise önderleri ve eşleri için. Ben plastikte yiyemiyorum kardeşim, n’olur kusura bakmayın.
Dilek: …
UYGULAMA
Bu hafta öğrencilerin kendi aralarında tartıştıkları gibi kendi yüreğimizde de “En büyük kim” sorusuna yer verip vermediğimizi samimi bir şekilde düşünelim.
Bu hafta özellikle grup olarak kilisede yapılması gereken bir iş seçelim.
Örneğin, tuvaletleri temizlemek, çöpleri dökmek, bulaşık yıkamak gibi.
Bu işleri grup olarak yapmak için plan yapalım. Bu işler ile bizim “büyük olma” isteğimiz arasında nasıl bir ters orantı vardır? Haftaya konuşalım.
• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.
Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.