KUTSAL KİTAP ÇALIŞMALARI MATTA 18

dummy1

TANRI HALKININ İLİŞKİLERİ (MAT. 18. BÖLÜM)

5. ÇALIŞMA: ALÇAKGÖNÜLLÜLÜ OLMAK NEDEN ZORDUR?

UNVANCIĞIM

dummy1

Aşağıda başında çeşitli unvanların olduğu isimleri yüksek sesle okuyalım. Soruları birlikte cevaplandıralım.

Prof. Doç. Dr. Yüksel Sevinç
Yüksek Mimar Dolunay Gülen
İcra Kurulu Başkanı Demet Yaşar
Baş Danışman Gürsoy Varol
Bilgi Güvenliği Yöneticisi Ayşe Karaman
(isimler hayal ürünüdür)

Soru 1: Bu unvanlar toplumda nasıl bir etki yaratıyor? Biraz konuşalım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Kilise içinde de unvanlar var mıdır? Bu unvanlar kilise içinde nasıl bir etki yaratıyor?

Matta 18:1-5 arasındaki ayetleri yüksek sesle okuyup çalışmamıza geri dönelim.

İsa Mesih Matta 18:1-5 arasında Göklerin Egemenliği’ndeki konum, mevki, unvan konusunda açıkça bir gerçeği beyan eder: Göklerin Egemenliği’ndeki unvan alçakgönüllülüktür.

Pavlus, Filipi kilisesine şöyle öğütte bulunuyor:

“Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın. Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin.” (Flp. 2:3-4)


RUHSAL ÖNDERİN ÖVGÜ SINAVI

dummy1

Aşağıdaki yazı e-manet internet dergisinde Chuck Faroe’nun “Ruhsal Önderin Övgü Sınavı” makalesinden alınmıştır. Makaleyi yüksek sesle okuyalım, sonrasında soruları aramızda cevaplayalım.

“Sokaklarımızda sıkça rastlanan bir durum var: Bir lokantayı, “Meşhur Falanca Lokantası” diye ilan eden bir levha olur. Hiç merak etmediniz mi? Madem lokanta meşhurdur – yani, herkesçe iyi tanınır – herkese, “meşhur” olduğunu anlatmaya ne gerek var?

Nükteli bir söz var: “kerameti kendinden menkuldür.” Bir kişinin hakikaten kerameti varsa, bu durum zaten kendine dikkat çeker, dillerde dolaşır. Ama ya kerametin haberini yayan tek kişi “ermiş” kişi olursa...? Sanırım “ermiş” olmanın püf noktası, kendisi için reklâm yapmaya gerek duymamak olur! Övgü söz konusu olduğunda, inisiyatif erdemlerimizi fark eden diğer kişilerden gelmelidir. Nitekim, Süleyman “Seni kendi ağzın değil, başkaları övsün, Kendi dudakların değil, yabancı övsün” diyor (Özd. 27:2).

Çağdaş psikologlar ve ruhsal danışmanlara göre, davranışlarımızı yönlendiren en güçlü güdülerden birisi, önemli sayılma arzusudur. Derinliklerimizde, saygın olarak tanınmaya susamışızdır. Bu yüzdendir ki, övülmeye bayılırız. Doğal olarak da övünmeye eğilimliyiz. Böylece, farkında olmasak dahi, kendini “meşhur” ilan eden bir lokanta veya kendi kerametine reklâm yapan “ermiş” bir kişide olduğu gibi, gülünç duruma düşebiliriz.

İnsanlarca övülmeye düşkün olursak, gülünç olmaktan öte, ruhsal tehlikeye maruz kalabiliriz. Önderlik örneğimiz olan Rab İsa Mesih, bu konuda çok kesin konuştu: “İnsanlardan övgü kabul etmiyorum” dedi (Yu. 5:41). Burada “övgü” olarak çevrilen kelimenin temel anlamı, “görkem” veya “yücelik”tir. Bir Kutsal Kitap uzmanı “övgü” ile “görkem” kavramlarının arasındaki bağlantıyı şöyle  anlattı: Esasında görkem, “Tanrı’nın kendini ifşa ettirmesinin görünür göstergesidir (Çık. 33:22) veya Tanrı halkını kurtarmaya kalktığında, o halkın ‘yüce’ durumunu tarif eder (Yşa. 60:1). Böylece Rab’bin huzuru yaşanan tapınaktaki herkesin ‘Görkem!’ diye bağırması şaşılacak şey değildir (Mez. 29:9) – ki bu durum görkem kelimesinin neden bazen “övgü” anlamına geldiğini gösterir (D.A. Carson, John, s. 128). Gerçek anlamda, tek görkemli varlık Tanrı’nın kendisidir. Bu açıdan da insanların “görkemi,” yani övülecek yönleri, Tanrı’nın görkeminin bir yansıması olmak zorundadır.

Esas anlamda görkem – onur ve övgü – ne kendimizden, ne de diğer insanlardan kaynaklanır. İsa Mesih bile, “Eğer ben kendimi yüceltirsem, yüceliğim hiçtir. Beni yücelten... Babam’dır” dedi (Yu. 8:54). Tanrı’nın varlığı ve takdirinden kaynaklanmayan onur ve övgü bir “hiç”tir – gerçek değeri yoktur.

(Telif Hakları © 2003 Chuck Faroe. Tüm Haklar saklıdır. İzin ile kullanılmıştır.)

Soru 1: Övgü kabul etme isteğimiz alçakgönüllülüğümüze nasıl bir darbe vurur? Biraz konuşalım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Kendi yüreğimize baktığımızda hangi durumlarda övgü istiyoruz? Alçakgönüllü olmakta bu düşüncemiz bizi nasıl zorlar?


ÇOK ZORLU BİR TUTUM: ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

Alçakgönüllülük Hristiyan tutumunun en temel maddelerinden biridir. Bu tartışılmaz. Birçok Hristiyan örnek kişilerin hayat hikâyesinin içinde bu davranış vardır ve bizi en çok etkileyen de bu özellikleridir. Biz İsa Mesih’e benzer olmaya çağrılmışlar olarak elbette O’ndaki alçakgönüllülük erdemini de örnek almak, daha da ötesi alçakgönüllü olmayı hedeflemekle sorumluyuz. Bu gerçekleri bildiğimiz halde alçakgönüllü olmak neden bu kadar zordur?

Gösteriş kültürü içinde yaşıyoruz. Dünya bize en değerli insanların marka giydiğini, parası olduğunu, iyi eğitim aldıklarını, en önemlisi de saygın bir unvanları olması gerektiğini öğretiyor. Kendi benliğimiz de bunu destekler. Birbirimizden daha üstün olmak istemesek de daha aşağı olmak da istemiyoruz. Genellikle yüreğimiz bizi diğerlerinden daha iyi olduğumuza ikna etmeye çabalar.

Yılanın ilk ayartısı, “Tanrı gibi olacaksınız”dı. Bu ayartı hala daha devam etmektedir. İnsanlardan üstün olma duygusu bizi alçakgönüllü olma konusunda büyük mücadeleye sokuyor.

Soru: Unvanımız olup olmaması konusunda kendi yüreğimize baktığımızda gerçekte nasıl bir isteğimiz olduğunu düşünüyorsunuz? Biraz konuşalım, sonra konumuza devam edelim.

Başarılı insanların beş, yedi, on özelliği kitapları raflarda yerlerini alırken bu düşünce kilisenin içine de ne yazık ki girmiştir. Başarıya ulaşmanın yolu küçük bir çocuk gibi olup kalabalığın içinde görünmez olmak, daha aşağıda olmak değil, tam tersine önde, ileride, tüm yaptıklarının bilinmesini sağlamaktır. Kilisenin içindeyse bu düşünce İsa Mesih’in söylemek istediği, bizden beklediği gerçeği yeniden düşünmemiz gerekir.

Soru: Başarılı olma isteği sizde nasıl ortaya çıkıyor? Özellikle kilise içinde ilişkiler ve hizmet konularında örnekler vererek biraz açıklayabilir misiniz? Biraz konuşalım, sonra konumuza devam edelim.

İsa Mesih’in dünyaya gelişi aslında tam da “küçük çocuklar gibi” olmanın görünür bir örneğidir.

Filipililere yazdığı mektupta Pavlus, “Mesih İsa’daki düşünce sizde de olsun. Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’yla eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama yüceliğinden soyunarak kul özünü aldı ve insan benzeyişini aldı,” (Flp. 2:5-7) derken tam da bunu örnekliyordu bize. İsa Mesih sahip olduğu hakkı bir yana bıraktı. Bu dünyada yaşarken unvan, başarı, mevki, kariyer düşünmüyordu, sadece, “Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim,” (Yu. 17:4) diyordu.

Soru: Mesih İsa’daki düşüncenin bizde olması ne demektir? Biraz konuşalım, sonra konumuza devam edelim.

Mesih’in düşüncesine sahip olmaya çağrıldık. Hepimiz doğal olarak alçaltılmaktan, gururumuzun kırılmasından korkarız. Ama Mesih İsa’ya ait olanlar olarak tek unvanla yaşamaya razı olmakla Tanrı’yı hoşnut ederiz: Küçük çocuklar gibi olmak. Zorlukları vardır ama kendimize bu soruyu sorarak başlamak yerinde bir başlangıç olacaktır: “Kendi yaşamımda neden alçakgönüllü olmakta zorlanıyorum?”


BİR BENLİK VAR BENDEN İÇERİ

Alçakgönüllü tutumun zor olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni, benliğimizdeki unvan isteği, başarı tutkusu, gururumuz, kendimizi diğerlerinden üstün görme gibi nedenleri olduğunu gördük.

Aşağıda ayetler, altında bir örnek ve sonrasında bir soru bulacaksınız. Lütfen ayetleri ve örneği okuduktan sonra soruları birlikte cevaplandıralım. Konuşurken de örneklerde unvan kazanma, başarılı olma, kendini ön plana çıkarma gibi tutumların olup olmadığını gözlemleyelim.

dummy2 Murat bir toplantıya davet edilmiştir. Birçok alanda hizmet eden kardeşle bir araya gelmiştir. Sohbet ettiği gruptaki herkes yaptıklarını anlatıyor, ne kadar bereketli hizmetleri olduğu için şükrediyorlardı. Murat kendi isim kartında görev bölmesinde sadece “çocuk hizmeti” yazmasından biraz rahatsız olmuştu. Diğerlerinin birçok görevi ve unvanları vardı. Ona dönüp, “Senin nasıl gidiyor Murat” dediklerinde bir duraksadı ve anlatmaya başladı. Akşam yatarken anlattıklarını düşündüğünde birçoğunun abartılmış ve bazılarının doğru bile olmadığını farkına vardı.

Soru: Murat’ı bu şekilde abartı ve yalana iten sebep neydi? Gerçekte nasıl bir cevap verebilirdi? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer örneğe geçelim.

dummy2 Semih ve Eda birlikte tapınma hizmetindedirler. Aylık hizmet listesini birlikte hazırlamak için bir araya gelmişlerdir. Semih listeyi kenara atar ve surat asıp oturur.
Eda: “Ne oldu şimdi? Neden böyle oldun?”
Semih: “Uzun zamandır tapınma sorumluluğu bizde ama daha bir kişi bile bizi kabul etmedi. Kimseye yaranamadık.”
Eda: “Ama kardeşim biz Rab için yapıyoruz. Boşver başkalarını.”
Semih: “Ben de Rab için yapıyorum elbette ama bu kadar da insanı hiçe saymaları hoş değil. Bizim de bir değerimiz var. İki senedir aynı yerdeyim. Ahmet’e bak, hemen gençlik önderi oluverdi. Sinirleniyorum.”
Soru: Semih’i bu kadar sinirlendiren şey ne olabilir? Yaptığı hizmetten beklentisi nedir? Gerçekte tutumumuz ne olmalıdır? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer örneğe geçelim.

dummy2 Bir konuşma: Benim hizmetim şu an bu konudaki tek hizmet. Benim çabalarımla birçok kişiye ulaştık. Bir kitap yazdım. Bu kitap şu an on binlerce eve ulaştı. Benim düşüncelerime göre bu müjdeleme hizmetiyle yıl sonunda …….. kişi iman edecek. Radyo programlarım var, yakında televizyonda çekimlere de başlayacağım. Yanımda kardeşler de var tabii sağ olsunlar. Benim şu an ilgilendiğim on kişi yakında vaftiz olacak. Ben, Ben, Ben…
Soru: Bu konuşmada sizi rahatsız eden şey nedir? Böyle bir konuşmadaki tutum nedir? Yaptığınız hizmeti anlatmak isterseniz siz nasıl cümleler kullanırdınız? Birlikte cevaplandıralım, sonra konumuza devam edelim.


UYGULAMA

Bu hafta davranış, tutum ve düşüncelerimizle ilgili kendimize şunları soralım:

  • Kendime unvan arıyor muyum?
  • Başarılı görünmekten hoşlanıyor muyum?
  • Kendimi diğer kardeşlerden üstün görüyor muyum?
  • Kendimi ön plana atma davranışlarım var mı?

Alçakgönüllü tutuma engel olan bu davranışları görüyorsak kendimizde, bunu Rab’bin önünde itiraf edelim. Kendimizdeki davranışların nedeninin farkına varıp Rab’den bunu değiştirmesini dileyelim.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18