KUTSAL KİTAP ÇALIŞMALARI MATTA 18

dummy1

TANRI HALKININ İLİŞKİLERİ (MAT. 18. BÖLÜM)

8. ÇALIŞMA: KİMSE KAYBOLMASIN (Mat. 18:12-14)

ÇOBAN KIZ VE KEÇİSİ

dummy1
Aşağıdaki haberi yüksek sesle okuyalım. Soruları aramızda cevaplandıralım.

Rize’de, yeni doğum yapmış keçiyi sırtına alan, yavrusunu da köpeğinin sırtına bağladığı okul çantasına koyan 11 yaşındaki kızı Hamdu Sena Bilgin, o anları anlattı.

İkizdere İlçesi’ne 10 kilometre uzaklıktaki Yağcılar Köyü’nde hayvancılıkla geçimini sağlayan bir ailenin çocuğu olan ve ilköğretim 5’inci sınıf öğrencisi Hamdu Sena Bilgin, olayın keçileri barınaktan çıkarmasıyla başladığını söyledi.

DHA’nın haberine göre evden uzaklaşırken keçilerden biri doğum yapmaya başlayınca koşarak eve dönen Bilgin, okul çantasını aldıktan sonra doğum yapan keçinin yanına geldi.

Keçiyi sırtına alan, yavrusunu da Tomi adındaki çoban köpeğinin sırtına bağladığı okul çantasına koyan küçük kız, karla kaplı dik yolda evine doğru yürümeye başladı.

Bu sırada 15 yaşındaki Ali Rahman da, gördüğü kız kardeşinin fotoğrafını çekti. Sosyal medyada paylaşım ve beğeni rekoru kıran fotoğraftaki Bilgin, şunları anlattı:

“Keçi aniden doğum yapınca barınağa götürmek istedim. O anda aklıma okul çantam geldi. Yavruyu çantaya koyarak köpeğimizin sırtına bağladım. Ben de keçiyi sırtıma aldım. Böylece barınağa ulaştık.”

Haber https://www.canakkalematbuat.com sitesinden alınmıştır.

Soru: Bu haberde küçük çoban kızın yaptığı sizde nasıl duygular uyandırdı? Böyle bir fedakârlık neden insanı etkiler? Birlikte cevaplandıralım, sonra aşağıdan okumamıza devam edelim.

Kutsal Kitap’ta 23. Mezmur 1 ve 2. ayetlerde şöyle diyor:

“RAB çobanımdır, eksiğim olmaz. 

Beni yemyeşil çayırlarda yatırır, sakin suların kıyısına götürür.”

Soru: Tanrı’nın bizim çobanımız olmasının anlamını yukarıdaki haberi de düşünerek aramızdaki konuşalım. Tanrı nasıl bir çobandır? Biz O’na nasıl karşılık vermeliyiz? Birlikte cevaplandıralım, sonra konumuza devam edelim.


GERÇEK BİR KAYBOLAN OĞUL HİKAYESİ

dummy1

Aşağıda Rab’be iman edip kiliseye giden ama bir süre sonra kiliseden ayrılıp sonra tekrar dönen bir kardeşin gerçek tanıklığı vardır.

Bu tanıklığı yüksek sesle okuyup aşağıdaki soruları birlikte cevaplandıralım.

On beş on altı yaşlarında iman ettim. Önce annem sonra ben ve erkek kardeşim Rab’be geldik. Kiliseye ilk geldiğimiz zamandan itibaren pek çok hizmette yer aldık. Ama özellikle tapınmada erkek kardeşimle birlikte hizmet etmek bizim için çok önemliydi. Birlikte tapınma yapmadan önce günlerce dua eder, oruç tutardık. Kutsal Kitap’ın her dediği benim için çok önemliydi. Bu yüzden kadınlar ve kıyafetleriyle ilgili sözleri çok ciddiye aldım. Hiç makyaj yapmaz, sürekli bol kıyafetler giyer ve sürekli önüme bakarak yürümeye çalışırdım. Kendi kendime bir Hristiyan yaşam tarzı belirlemiştim.

Ama arada sırada gözüm dünyaya da kaymıyor değildi. Kendime yaptığım baskının yanında bir kardeşin bir gün gelip bana hareketlerime ve kıyafetlerime dikkat etmem gerektiği konusunda yaptığı uyarıyla büyük hayal kırıklığına uğradım. Zaten kendimi dünyadan uzak tutmaya çalışıyor, her şeye dikkat ediyordum, nasıl olurda böyle bir uyarı yapmaya bana bunu söylemeye hakkı olduğunu düşünürdü bu insanlar? Tamamen kiliseyi bıraktım. Artık kiliseye gitmiyor, kiliseden hiç kimseyle görüşmüyordum.

Bugün bakınca kendime göre çok iyiydim. Ancak bu eleştiri de o kadar doğru değildi. Yine de o eleştiriye karşılık her şeyi bir anda bırakma gibi bir tepki vermemeliydim. Bu arada annem ve kardeşimi de kiliseye karşı dolduruyordum. Bir süre sonra onlar da kiliseyi bıraktılar. Aslında şu an en büyük vicdan azabım bu olaydır.

İstanbul’da üniversiteyi kazandıktan sonra tamamen kiliseden ve Rab’den uzak bir yaşam sürmeye başladım. Birçok günahla tanıştım. Bunlardan zevk alıyordum. Kaybolan oğul gibi dolaşıyordum. Bu üç sene kadar sürdü. Annem ve kardeşim de İstanbul’a geldiler. Annem tekrar bir kiliseye gitmeye başladı. Ben de onunla arada sırada gidiyordum. Ama ne tapınmadan ne vaazlardan etkileniyordum. Oradaki bir kız kardeş benimle ilgilenmeye başladı. Ben onu bıraksam da o beni hiç bırakmıyordu. Sürekli arıyor, ilgileniyor, benim için dua ediyordu.

Bir süre sonra bir ayağımın kilisede bir ayağım dünyada olduğunu gördüm. İkiyüzlü hissediyordum kendimi. Dünyaya karşı bir kızgınlığım vardı. Beni artık tatmin etmiyordu. En sonunda bir gün karar verdim. Tamamen Rab’be ait bir yaşam sürmeye başlayacaktım. Dünyaya ait birçok şeyi bıraktım, kilisede daha fazla zaman geçirmeye başladım. Ama kardeşim iki sene daha kiliseye gelmeyi reddetti. Hamdolsun ki dualarımızı duyan Rab ona da dokundu.

Sonunda o da kiliseye ve Rab’be yeniden döndü. Ailece Rab’be hizmet etmeye devam ediyoruz.

Soru 1: Bu kardeşin kiliseden ayrılma sebebi hakkında ne düşünüyorsunuz? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Sizin hayatınızda böyle bir olay oldu mu? Varsa biraz paylaşır mısınız?

Soru 3: Tekrar geri dönmesinde bir kardeşin etkisi olduğunu okuduk. Siz bu kardeşten ne öğrendiniz?


KOYUNLAR AĞILDAN GİTMESİN

dummy1

Ayetleri yüksek sesle okuyalım. Sonrasında öğretiyi okuyup soruları aramızda cevaplandıralım.

"Siz ne dersiniz? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi? Size doğrusunu söyleyeyim, eğer onu bulursa, yolunu şaşırmamış doksan dokuz koyun için sevindiğinden daha çok onun için sevinir. Bunun gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez." (Mat. 18:12-14)

Aynı kaybolan koyun benzetmesini Luka 5:3-7’de de okuyabiliriz. Ancak oradaki anlatım amacıyla buradaki farklıdır. Orada tamamen kaybolmuş, henüz iman etmemiş kişilerin aranıp bulması için anlatılırken burada kilise içindeki imanlılardan bahsetmektedir.

Dürüst olalım ki kiliselerimizde bazı nedenlerden ötürü terk edip giden kardeşler vardır. Matta 18. bölüm hassas, küçük, zayıf olan kişilerden bahseder. Böyle kardeşler alınarak, zayıflıklarından, dünyaya dayanamayarak ya da birkaç sebepten ötürü kiliselerden ayrılıyorlar. İsa Mesih burada onlara bir şey demez. Ancak kilisenin üyelerinin hepsinin bir sorumluluğu vardır.

Soru: Kiliseden ayrılan kardeşleri hatırlayalım. Onların kiliseden ayrılma sebepleri nelerdir? Bu sebepler sizi nasıl etkiliyor? Birlikte cevaplandıralım, sonra konumuza devam edelim.

dummy1

Tanrı bir çoban olarak kendi ağılından hiç kimsenin gitmesini istemez. O çoban olarak kendini tanıtır. ”Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Ben iyi çobanım. Benimkileri tanırım. Baba beni tanıdığı, ben de Baba’yı tanıdığım gibi, benimkiler de beni tanır. Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm. Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım var. Onları da getirmeliyim. Benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak.” (Yu. 10:11,16)

Tanrı bizi tek tek tanır. O’na ait olanlar benzetmedeki yüz koyundan fazladır. Hepimizi ismimizle bilir ve bizimle ilgilenir. Tanrı’nın baştan beri istediği ilişki budur. Tanrımız bizim zayıf olduğumuzu bilir. Bu benzetmede anlatılan sağlam, güçlü, hiçbir şeyden etkilenmeyen imanlılar değil, hepimiz gibi yoldan sapabilecek imanlılardır. Hiçbirimiz böyle olmayacağımız konusunda garanti veremeyiz. Hepimiz kendi zayıflıklarımızı biliriz.

Bize en büyük teşviği ve cesareti veren yanı bu benzetmenin, Tanrımızın bizi aramasıdır. Biz zayıflıklarımızda, güçsüzlüğümüzde, cesaretimizi yitirdiğimizde ağılı terk edip gitsek bile, aklı ve yüreği bizimledir. Bizi bırakmaz, arar, çağırır, geri gelmemiz için gayret gösterir.

Tanrı’nın bu anlayışı bize de bir sorumluluk yükler. Burada anlatılan kaybolan kuzuları arayıp bulan Tanrı’nın kilisesi olarak bizim böyle kardeşleri arayıp bulmak, gitmelerini önlemek, korumak, kollamak, onları yeniden Tanrı’nın sevgisine yöneltme görevimiz vardır. Kilisede büyük kardeşler olarak “küçükleri” Tanrı’nın sevgisiyle sevip, O’nun onlar için olan kaygısını anlamakta daha gayretli olmalıyız.

Soru: Kiliseden ayrılan kardeşler hakkında Tanrı’nın üzüntüsünü taşıyor muyuz? Onları tekrar arama, sorma ve Rab’bin sevgisini anlatma konusunda kendimizi nasıl gayrete getirebiliriz? Birlikte cevaplandıralım, sonra konumuza devam edelim.


AĞILIN KAPISINDA DURANLAR

Aşağıda kiliselerden ayrılan bazı kardeşlerin neden ayrıldıklarına dair birkaç düşünce vardır. Bunlara bakarak aşağıdaki değerlendirme ve soruları birlikte cevaplandıralım:

Soru 1: Bu düşüncelere bizim yaşadığınız olaylardan örnekler verelim, sonra diğer soruya geçeriz.

Soru 2: Bizim de bu kardeşlere karşı bazı tutum, düşünce ve davranışlar vardır. Bunlara örnekler verelim, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 3: Bunlara karşılık kilisenin görevi, karşılığı, yapabileceği ne olabilirdi? Ne olmalıdır? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer örneğe geçelim.

Kiliseden Ayrılan Kardeşlerin Bazı Nedenleri Kilisedeki Kardeşlerin Bazı Bahaneleri
Kardeşler arasındaki sürtüşme
Zayıflıklar
Suçluluk duygusu
Bazı uygulamaları eleştirmek
Ait hissetmemek
Örnek aldığı kişinin yanlışlık yapması
Yeterli ilgi hissetmemek
Yanlış arkadaşlıklar
Giden kişiye duyduğu kızgınlık
Meşgul olmak
Ne yapacağını bilememek
Aramaya çekinmek
Kendi gururumuz
Utancımız
Kişiyi haksız görmek

UYGULAMA

Bu hafta Tanrı’nın kendi topluluğu için duyduğu sevgiyi hatırlayalım. Tanrı’nın çoban yüreğini anlamaya çalışalım.

Belki şu an topluluğunuzda ayrılmak isteyen bir kardeş olduğunu düşünüyorsunuz. Onu arayalım, teşvik edelim. Yukarıda bizim de bahanelerimiz olup olmadığı konusunda yüreğimizi yoklayalım. Bu kardeş için ne yapabileceğimizi düşünüp dua edelim.

Ayrıca uzun zamandır kiliseye gelmeyen birer kişiyi arayıp teşvik edelim. Buluşma fırsatınız varsa buluşalım ve onlar için tüm hafta dua edelim.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18