KUTSAL KİTAP ÇALIŞMALARI MATTA 18

dummy1

TANRI HALKININ İLİŞKİLERİ (MAT. 18. BÖLÜM)

15. ÇALIŞMA: BAĞIŞLAMA 1

SEN AFFETSEN BEN AFFETMEM

Aşağıda Sagopa Kajmer’in bir şarkısının sözlerini bulacaksınız. Bu rap tarzındaki parçanın sözlerini yüksek sesle önce okuyalım. Sonra soruları aramızda konuşalım.

“Yağıyor yine kasveti kar gibi gecenin
Normalinden yüklü ağırlığı her hecenin
Garantisi yok bir sonraki nefesin
Bir kin yemlenir yaşattıkları için. Ner′de? İçimde!
Gezerim beyaz kuzularını kaybetmiş çobanın sessiz köyünde
Herkes bir gün batacak el ele güneşle
Kelepçesini açtım öfkemin, dedim: "Artık serbestsin." (serbest)
Parçaladı dizlerimi yumruklarım, hırsımı çıkaramadım pek net
Affetmediğim için beni affet
De ki: "Kötü gittiğindendir kendiyle ettiği sohbet."
Alev aldı içim, yağmur aradı sevdiğim
Hırsımı çıkaramadım pek net
Tanrım kötü kullarını sen affetsen ben affetmem
Bütün zalim olanları, sen affetsen ben affetmem
Bütün zalim olanları, sen affetsen ben affetmem
Sen tanrısın affedersin, bağışlarsın "kulum" dersin
Sen tanrısın affedersin, bağışlarsın "kulum" dersin
Neler çektim sen bilirsin
Sen affetsen ben affetmem. Sen affetsen ben affetmem
Bütün zalim olanları, sen affetsen ben affetmem

Soru 1: Bu şarkının sözlerine baktığımızda şarkının duygu halini nasıl tanımlarsınız? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Tanrı’nın bağışlaması ve insanın bağışlaması hakkında şarkıda nasıl bir ilişki görüyorsunuz? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 3: Şarkı aslında genel bir tutumu dile getirmektedir. Bu tutum ile İsa Mesih’in “70 kere 7 kez bağışlamalısın” sözü arasındaki farkı nasıl yorumlarsınız? Birlikte cevaplandıralım, sonra buradan okumamıza devam edelim.


AFFETMEK KOLAY MI?

Aşağıdaki makaleyi yüksek sesle okuyalım.

Sevmek ne tuhaf şey… Kendimize hiç benzemeyen, hayatı kavrayış biçimi, yaşama üslubu, zevkleri, ölçüleri, ilişkileri bize çok uzak birini, hatta onu ne kadar sevdiğimizi bile bilmeden seviyoruz bazen. 

O kadar güçlü bir duygu sevgi…
Tanımanı bile beklemiyor bazen…
Bir nedene ihtiyaç duymuyor ortalarda dolaşmak için.
Bize sormuyor gelirken…
Benzeyeni aramıyor…
Güzellikte ısrar etmiyor…
Doğruyu istemiyor…
Sadece seviyor…

Sonra bir gün yine bize sormadan çekip gidiyor ortalıktan.

Her defasında gitmeden sayısız işaret veriyor belki bize ama günü geldiğinde biz onun işaretlerine ister aldıralım ister aldırmayalım, o kararlı biçimde bizim aldırmazlığımıza ya da korkularımıza ya da acılarımıza bakmadan çekip gidiyor işte…

Onunla ilgili söylenmiş her şeyi, her kutsal bakışı, her büyülü sözü, her şeyi geride bırakıp gidiyor.

Bazen aşklar, sevgiler uykuya dalar gibi huzur veren bir sessizlikle biter… 

Ama bazense öfkelerle, gözyaşlarıyla, intikam istekleriyle hatta ölümü özleyerek, ölüp ölüp dirilerek, yaralanıp yaralayarak hiç bitmeden bitiyor.

Çünkü sevmenin “aldatma” sözcüğüyle beraber anıldığı bir dünyada her sevgi günü gelince altüst oluyor.


Neden mi böyle düşünüyorum?

Adını yazmamı istemeyen ama yaşını yazabileceğimi söyleyen 66 yaşında bir hanım okuyucu, 26 yıl sonra ikinci eşinden aldatıldığı için ayrılırken çektiği acıyı yazmış bana.

Nasıl büyük bir sevgiyle başlayan ilişkilerini… Ve nasıl can acıtarak bittiğini…

…. Yazdığı maili önce sinemacı arkadaşlarıma vermeyi düşündüm… Çünkü o kadar incelikli yazılmış bir 26 yıldı ki okuduğum… Gerçekten önce bir romanın parçası sandım.

Bana şunu sormuş 66 yaşındaki o hanım, ‘kadına düşen affetme ve hoşgörülü olma rolü gerçek mi sizce? Kadın gerçekten affeder mi?’ sonra da eklemiş, ‘Ben affetmedim.’….


Kendimi bu soruya cevap ararken eksik hissettim hep, çünkü gerçekten bir erkek bilebilirdi bunun hakiki cevabını…

Sayısız kere, milyonlarca yıldır kadın affediyor…
Peki kadın gerçekten affediyor mu?
Bunu bilmiyorum.
Diyeceksiniz ki ‘affetmiş gibi gözükür ama affetmez…’
Belki doğrudur…
Meşhur sözdür, ‘Kadınlar affeder ama unutmaz… Erkekler affetmez ama unutur.’
Bunlar da doğru mu bilemiyorum…
Ben affetmiş gibi gözükmenin, affetmenin parçası olduğuna inanıyorum çünkü…
Affetmiş gibi yapmak için bile affetmeye ihtiyaç duyarsın bana kalırsa…

Affetmiş gibi yapabilmek için her şeyden önce karşındakinden vazgeçmemen gerekir. 

Hem vazgeçemiyor, hem affedemiyorsan ve ‘affetmiş gibi yapıyorsan’, bu içindeki affetmek isteğinin güçlülüğündedir.

Onunla olabilmek için affetmek istersin, bunun için kendinle dövüşürsün.

Affetme isteği kolay kazanamaz bu savaşı, onun için önce seni “affetmiş gibi yapmaya” ikna eder

Bence bu affetmeye giden yoldur.
Vazgeçemeyecek kadar sevdiğinde affedersin.
Vazgeçebildiğinde affetmezsin.
Ama hem vazgeçemiyor, hem affedemiyorsan, sonunda ne vazgeçer, ne affeder ama ona düşman olursun.
Bu korkunç çıkmazın sonrası ise sadece acı ve kederdir.

Ve asıl soru bundan sonra başlar bence…

Affetmeyip ayrılık acısı çekmek mi zordur yoksa affetmeyip düşman olmak mı?

Sanem Altan

http://www.gazetevatan.com/sanem-altan-458319-yazar-yazisi-affetmek-kolay-midir-/

Makaleyi okuduk. Şimdi yazarın son sorusunu tekrar soralım: Affetmeyip ayrılık acısı çekmek mi zordur yoksa affetmeyip düşman olmak mı? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Bu yazıda bahsi geçen kişinin başından geçenler şeyleri düşünelim; 26 yıllık evlilikten sonra aldatılmak, ihanete uğramak, küçük düşmek… Bu kadının kocasını affetmemekte haklı bulduğunuz yönleri nelerdir? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 3: “Asla affedemem” dediğiniz şeyler var mıdır? Nelerdir ve neden? Birlikte cevaplandıralım.


DAHA KAÇ KERE BAĞIŞLAYACAĞIM?

Matta 18:21-35 ayetlerini yüksek sesle okuyalım.

Bu bölüm anlaşılacağı gibi bağışlama hakkındadır. Bağışlama sadece “haydi git bağışla” demek kadar çabuk, basit ve yüzeysel bir tutum değildir. Bu benzetme zaten bağışlamanın ne kadar zor, benlikle savaş gerektiren ama bir o kadar da gerekli olduğunu anlatan bir benzetmedir. Bu yüzden biz de bu benzetmeyi üç oturumda yavaş ve özümseyerek çalışmak istedik.

Öncelikle Petrus’un sorusundan başlayalım. Bu çalışmamızda bu soruya odaklanacağız: “Kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?”

İlişki bozukluklarının nasıl çözülmesi gerektiği konusundaki süreci açıklayan bir bölümden sonra Petrus’un anladığı şey bizi düşündürmelidir: “Kaç kez bağışlamalıyım?” İlişki bozukluklarının sonucu “bağışlama” olmalıdır.

Yalnız Petrus o kadar lütufkardır ki kendine göre Yahudi geleneklerine göre en fazla üç olan bağışlama tutumunu yediye çıkartmıştır. Aslında Petrus’un tutumunu eleştirmeye başlarken kendi düşüncelerimizi de gözden geçirmekte fayda var.

Soru: Siz size günah işleyen kardeşinizi kaç kere bağışlayabilirsiniz? “Bu kadarı da fazla” dediğiniz durumlar yaşadığınız oldu mu? Grupla paylaşabilir misiniz? Paylaştıktan sonra buradaki okumamıza devam ederiz.

İsa Mesih Petrus’un bu lütufkarlığına karşılık “yetmiş kere yedi kez” bağışlamamız gerektiğini söyler. Bu matematiksel bir hesapla 490 kez eder. Ancak İsa Mesih’in söylemek istediği şey sonsuz kere bağışlamaktır. Matta 18 boyunca işlenen Göklerin Egemenliği’ne ait halkın birbirleriyle ilişkileri konusunu düşündüğümüzde, bağışlamanın Tanrı halkının en temel tutumu olması gerektiğini bir kere daha anlıyoruz.

Bazen “tövbe etmeyen” kişilerin bağışlanmaya gerek olmadığı, kişinin günah işlediği kişiye gelip özür dilemedikten ve tövbe etmedikten sonra bağışlama sorumluluğu olmadığı konusunda öğretiler okuyor ya da dinliyor olabiliriz. Bu konuda bazı ayetler var, ancak bu bölümde olduğu gibi, bana karşı günah işleyen bir kişiyi tövbe etse etmese bağışlamam gerektiği Kutsal Kitap’ın bütününe yayılmış bir gerçektir. Yine de bu tartışmada takılıp kalmak yerine, kendi yüreklerimize, Kutsal Kitap’ın buyurduğu gibi, kardeşlerimizi defalarca bağışlamayı nasıl öğrenebiliriz diye bakmamız en iyi tutum olacaktır.

Bağışlamak toplumumuzda büyük bir erdem olarak görülür, ancak uygulanmaz. Tanıdıklarınızdan “asla affetmem” sözünü sık sık duymuşsunuzdur. Affetmenin ne demek olduğunu, neden buna ihtiyaç duyulduğunu tam olarak anlayamıyoruz. Bu çok normal, çünkü İsa Mesih’e iman etmiyorsak affetmeyi tam olarak kavramamız çok zor. İsa Mesih’e iman edenler olarak toplumdan bu konuda ayrılmamız gerektiği açıktır. Pavlus Efes’teki kiliseye bu konuda şöyle bir öğütte bulunuyor: “Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih′te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.” (Ef. 4:32)

Bağışlamak toplumumuzda bir “büyüklük” olarak kabul edilir. “Büyüklük bende kalsın” tutumunu yaygın olarak görüyoruz. Bağışlamak toplumumuzda bir “büyüklük” olarak kabul edilir.

Büyükler genellikle küçükleri yaptıkları yanlışlardan, onlara karşı yapılmış davranışlardan, daha çok da istemedikleri şeyleri yaptıklarından dolayı bağışlarlar. Bir hoşgörü davranışıdır. Petrus’un lütufkar tavrına benzemektedir. ‘Üç kere değil tam yedi kez bağışladım’ demek gibi bir şeydir toplumumuzda bağışlama. Oysa küçükler de büyükleri, çocuklar da anne babalarını bağışlamak zorundalar; büyükler küçükleri hoşgörü, tevazu ya da büyüklükten değil, yapmak zorunda oldukları için bağışlamalılar. Bu konuyu diğer çalışmalarımızda daha fazla ele alacağız.

Soru: İsa Mesih’in bu kadar yüksek bir rakamla bağışlamayı tekrar etmemiz hakkındaki sözleri hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Tanrı’nın Egemenliğindeki toplulukta birbirimizi bağışlamak neden bu kadar önemlidir? Birlikte cevaplandıralım, sonra buradan okumamıza devam edelim.


BAĞIŞLAYAMAM ÇÜNKÜ….

Matta 18:21-35 ayetlerini aklımızda bulundurarak aşağıdaki çalışmayı birlikte yapalım.

Aşağıda bağışlamakla ilgili bazı örnekler okuyacağız. Bu örnekleri yüksek sesle okuyup her biri için şu soruları birlikte cevaplandıralım:

Soru 1: Bu kişinin bağışlamamasının sebebi nedir? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 2: Bu kişiler bağışlamayı nasıl bir tutum olarak görüyorlar? Birlikte cevaplandıralım, sonra diğer soruya geçelim.

Soru 3: Birden çok bağışlama hakkında ne düşünüyorlar? Yapmamız gereken gerçekte nedir? Ama neden zordur? Birlikte cevaplandıralım, sonra sıradaki örneğe geçelim.

dummy2 • Elvan ve Dilan aralarında konuşuyorlar:
Elvan: Bugüne kadar hep ben alttan aldım. Her hafta ben çalışmaları hazırlıyorum, herkesi ben arıyorum. Ama Sevinç her toplantıya gelip sanki tüm yetki ondaymış gibi davranıyor.
Dilan: Bir konuşsan daha iyi olmaz mı? Bak kaç ay oldu. Birbirinize selam bile vermiyorsunuz.
Elvan: Ben kaç kere bağışladım biliyor musun? Kaç kere görmezden geldim. Ama hep aynı şeyler. Artık sıkıldım.

dummy2 • Selim kilise önderiyle bir çatışma yaşamıştır. Kilise önderi Selim’e birkaç kere gidip özür dilemiş, barışmaya çalışmıştır. Ama Selim her seferinde bağışlamayı reddeder. Üstelik kilisede hiçbir hizmette yer almama kararı almıştır. Kiliseye de sadece pazar günleri gelip oturup ibadet bitiminde çıkıp gidiyordur.

dummy2 • Derin yaptığı hatanın farkında olarak çok üzgün bir şekilde Berrin’in yanına geldi. “Abla” dedi “Kusura bakma. Gerçekten beni affet. Senin hakkında böyle konuşmamalıydım. Beni affet.” Berrin, Derin’e bakıp, “Tamam tamam, önemli değil. Ama bak artık yeter. Ben de bıktım. Bir daha yaparsan seni affetmem.”


UYGULAMA

Çalışmamızın bu kısmında kendi yüreğimize, düşüncelerimize ve tutumuza bakalım.

Şu soruları bu hafta boyu kendimize soralım:

  • Bağışlamayı hak edenler ya da hak etmeyenler olarak insanları ikiye ayırıyor muyum?
  • Bana karşı suç işleyen birinden kendimi üstün görüyor muyum?
  • Kendi yaptıklarım hakkında da dürüst müyüm?
  • Bağışlama konusunda bir sınırım var mı?

Belki sizin hayatınızda da bağışlamanız gereken kişiler olabilir. Onları ve yukarıdaki soruları düşünelim. Bu kişiyi bağışlamaya hazır mıyız? Eğer bu konuda zorlanıyorsak olgun bir kardeşten de yardım isteyelim.

 
Kilise hizmeti içindir; parayla satılmaz.

• Bu dersten öğrendiklerinizi kendi cümlelerinizle, kendi çiziminizle, hatta kendi şiirinizle ifade edebilirsiniz.

 

Resimlerin telif hakkı: Shutterstock (www.shutterstock.com) veya kamu malı.

 
Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. 2.Ko.3:18